Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Aralık, 2023 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Kuddüs’te Çocuk Olmak

Kuddüs’te Çocuk Olmak Bu topraklarda olup da birçok eksiklikle büyümenin zorluğunu yaşamayan yoktur… Kuddüs  sokakları, her şeye rağmen çocukların oyun alanıydı. Ancak, bu oyun alanları sadece eğlence ve masumiyet le değil, aynı zamanda çatışma ve geriliminde olduğu oyun alanları olarak çocuklara eşlik ediyordu… Bomba sesleri, kontrol noktaları, askeri varlıklar, çocukların oyunlarının arka planında var olan gerçeklikler…  Ancak, Kuddüslü çocuklar, bu zorluklara rağmen oyunlarındaki neşe ile dayanışma halini bırakmıyorlar ve yüzlerindeki bitmeyen gülümsemeleriyle büyümeye devam ediyorlardı. Hayatta ki hiçbir olumsuz şart onları yıldırmadığı gibi, Kuddüs sokaklarında özgürlük şarkıları söylüyor, bir yandan da umut larını haykırarak sağa sola koşuyorlardı. Belki de en güzel ses Kuddüslü bir çocuğun; " Kuddüs, sana yıllarımı vereceğim… Hayatımı sana feda edeceğim… Katliamlara, zincirlere, zalimlere rağmen, güneşin doğacak… Kuddüs, gözyaşlarım beni boğarken kendime soruyorum… Bu ç...

Aşırı Hız Tökezletir

 Aşırı Hız Tökezletir Güneş doğmadan sabah mesaisi başlıyordu. Karanlıkta servis bekleyen çocuklar, toplu taşımaya koşan yetişkinler, trafiğe dökülmüş araba kornaları... Gece yağan yağmur havayı epey soğutmuştu. Ülkü, uyanmak istemediği bir güne başlamak üzereydi. En büyük desteği yağmurdan geldi. Sanki yataktan kalkmasın, evden dışarı çıkamasın diye yağmur şehri esir almış gibiydi. Odasındaki karartma perdeleri açsa da ortalık aydınlanmamıştı. İşler hava koşullarından etkilenmiyordu. Bu nedenle ne giyeceğine hızlı karar verip hemen çıkması lazımdı. Hangi gömleğini giydiğinde kendini daha iyi hissederdi? Her başarılı sonuç aldığında üzerinde olan, balon kollu, hakim yaka, beyaz gömleğini. Arabasına zor ulaştı, gece geç geldiği için park yeri bulamamış, bir hayli uzağa park etmişti. Trafiğe bir de yağmur eklenince, yol uzamış da uzamıştı. ‘’Kahvaltıda ne alsam, aç kaldıkça da motivasyonum düşüyor’’ derken telefonu çaldı. “Nerde kaldın gelebiliyor musun? ” Seda, ekibindeki en sevdiğ...

Yeni Başlangıçlar Zordur

 Yeni Başlangıçlar Zordur Elinde valizi kürkçü dükkanına geri dönüyordu Elif. Burayı bıraktığı için biraz hüzünlüydü. Başlarda bu şehri bu kadar seveceğini düşünmezdi. Şehre geldiği ilk gün geldi aklına...  Tren garının dik ve uzun merdivenlerini elinde ağır bir valizle çıkmaya çalışmıştı. “Daha trenden iner inmez aşılması gereken bir zorluk!” diye söylenmişti. Ne kadar zorlandığını ellerinin ne kadar acıdığını hatırladı. Trenlerin kalkışı için geçilen anonslar, insanların kalabalığı derken epey ses vardı. Şehrin kokusu da bir başkaydı, geldiği yere pek benzemiyordu.  Elif orta okuldan beri hayallerini kurduğu üniversiteyi kazanmıştı. Şimdi o şehirde yeni bir hayata başlıyordu. Ailesinden ilk defa ayrılıyordu. Hayatının bu evresine kadar üniversiteyi kazanmak için çok çalışmıştı. Diğer tüm ihtiyaçlarını ailesi halletmişti. Annesi onu temizliğe dahil etmemiş, toz bile aldırmamıştı. Hele mutfağa hiç sokmamıştı. “Aman evladım sen ders çalış, ben başka bir şey istemem.” der d...

Ebe Sensin

  Ebe Sensin   Elif ile Emre flört döneminden sonra evlenirler. Fakat evlilik yaşantısı hayal ettikleri gibi olmaz. Her şey Emre’nin terfi etmesi ile değişmeye başlamıştır. Elif’in peşinde koşan, ona sürekli hediyeler alan, sürprizler yapan, sürekli arayıp mesajlar yazan Emre, mesailerden kafasını kaldıramaz hale gelir. Peşinden koşulan Elif, Emre’nin peşinden koşmaya başlar, hatta aldatıldığını bile düşünür hale gelir. Elif, Emre’yi takip eder, gizli gizli iş yerine gider, telefonlarını kurcalamaya, üstünü başını koklamaya başlar. Kimlerle görüştüğünü adım adım izler. Yıllarca peşinde koşulan Elif şimdi Emre’nin peşindedir. Ebe olma sırası Elif’te midir?  Emre’nin sadece yoğunluğu sebebiyle Elif'e ayırdığı zaman ve ilgi biraz azalmıştı. Ama Elif bu durumu farklı algıladığı için panikleyip her zaman yaptığının dışında davranışlar sergilemeye başlamıştı. Keşke bu şekilde davranışlar sergileyince karşı tarafı kaçıracağını bilseydi…   Dengeler bozulunca… İnsan; ...

Toprağım Bana Küstü

  Toprağım Bana Küstü Sonbaharın gelmesiyle pazaryeri şenlenmişti. Pazarcılardan Nevzat ve eski topraklardan Hasan abi de diğer pazarcılar gibi sabahın ilk ışıklarıyla yerini almıştı. Hasan abi, 60’lı yaşlarını geçmiş, çiftçilik deneyimi ve hayat tecrübesi olan akıllı bir insandı. Nevzatta bu sebeple köyde en çok onun sözüne, yöntemine, güvenir onunla vakit geçirmeyi severdi. Bu nedenle tezgâhları da yan yanaydı. Nevzat bir yandan tezgâhtaki ürünleri müşterilerin beğenisine sunacak şekilde inci gibi dizerken bir yandan da Hasan abisiyle sohbet etmeyi ihmal etmiyordu. "Eskiden toprağı ne güzel sürer, hayvan gübresini yayar, mis gibi meyvemi sebzemi toplardım be Hasan abi.   Bu sene nasıl geçti hiç anlamadım. Birden yağmurlar bastırdı, sonra güneş kızdırdı, işimizi gücümüzü yapamaz olduk" dedi. "Sorma Nevzat, insanlar gibi, mevsimler de değişti, havaya da güvenemiyorsun insana da be evlat!" Bir yandan sohbet edip bir yandan da pazarın önünden geçen müşterilere sesle...

İyi İnsan Olmak

İyi İnsan Olmak İş çıkışı, evine giden yol üzerindeki parktan gelen sesler dikkatini çekti. Çocuklar ne güzel koşturup gülüşüyordu. Onların o eğlenceleri, mutlukları Sema’yı mutlu etmişti. Yüzüne konan tebessümle, eve doğru hızlı adımlarla ilerledi. Apartmanın köşesindeki fırıncı İhsan abiye uğradı. Bazen evde ekmek olsa da uğrardı fırına. Çünkü İhsan abinin o tebessümlü hatırşinas konuşması çok hoşuna giderdi. Her görüşmelerinden sonra Sema, "Ayaküstü enerji depoladım" derdi. Yine aynısı olmuştu, yüzündeki tebessüm daha da yayılarak evinin kapısını çaldı. Kapıyı annesi açmıştı. Daha girer girmez anlatmaya başladı.  "Biliyor musun Sema? Adamı öldüren komşusu çıktı." Sema’nın tüm enerjisi çekildi. "Anne ya yeni girdim eve. Daha nasılsın bile demeden bana bütün gün izlediğin trajedileri anlatma ne olursun." Annesi emekli olduktan sonra gündüz kuşağı programlarını hiç kaçırmayan biri olmuştu. Sabah kuşağı, öğlen kuşağı ne varsa televizyonda onu izlerdi. Aslı...

Ablan Mı Var Derdin Var

Ablan Mı Var Derdin Var Lise biteli yıllar olmuştu. Fakat Melike ve Neşe’nin arkadaşlıkları hala devam ediyordu. Çok sık görüşemeseler de görüştüklerinde samimiyetleri arkadaşlıklarını diri tutmuştu. O gün görüşmeyi Melike planlamıştı. İki gece önceden Neşe’ye "Bak Salı gününü kimseye ayırma bir kahve içeriz, iki lafın belini kırarız" demişti. O gün geldiğinde Neşe arkadaşına özlemle sarıldı ama Melike’nin canı bir şeye sıkkın gibiydi. Neşe’nin neyin var demesine kalmadan Melike’nin ağzından kelimeler dökülmeye başladı. "Ablan mı var derdin var Neşe sorma. Ablamı tanıyorsun, çocukluğumuzdan beri ben abla o kardeş gibiydi biliyorsun. Ama artık çok zorlanıyorum." Ablası prematüre doğmuş bir çocuk tu. O nedenle çok narin, en ufak şeyde çabuk hastalanan bir çocukluğu vardı. Ama anne ve babası sanki hayatı boyunca prematüre kalmış gibi tepki veriyorlardı. O ne isterse yapıyorlar, üzülmesin diye şımarıklıklarını bile alttan alıyorlardı. Bu nedenle de bir yaş küçük olan Me...

Ne Umdum Ne Buldum

Ne Umdum Ne Buldum "Ne umdum ne buldum Zehra. Ne yapacağımı şaşırdım gerçekten." diyordu telefonun ucundaki arkadaşına. Kayınvali desiyle anlaşmakta zorlanıyordu. Daha doğrusu haftada en az üç akşam nişanlı sının ailesinde olmaktan, beraber yemek yemekten, sonrasında kalan bulaşıkları yıkadıktan sonra geçilen çay faslından hiç hazzetmiyordu. Halbuki ilk başta hiç de böyle olacağını düşünmemişti. " Değiştiririm " ben bir şekilde diye düşünüyordu. Emel ile Gökhan aynı iş yerinde farklı departmanlarda çalışıyorlardı. Emel işe yeni başlamıştı. Bir gün öğle yemeği arasında arkadaşları sayesinde tanıştılar. Gel zaman git zaman aralarında arkadaşlıktan öte bir durum gelişti. Birbirleri hakkında daha çok şey öğrenmeye başlamışlardı. Gökhan ailesine düşkün bir çocuktu. Aile nin büyük çocuğu olduğu içinde annesi ve diğer 4 kardeşi abilerini çok severlerdi. Ailenin ne ihtiyacı varsa Gökhan hallederdi, ailenin direği gibiydi. Durum böyle olunca Gökhan düşkünleşmiş ve onları dah...

Evlat Kimdi?

Evlat Kimdi? Kış erken bastırmış sarı yaprakların üzerine karlar serilmişti. Televizyondaki kadın kuşağında ağlayan kadının sesi rüzgârın uğultusunu bastırıyordu. Oda ne kadar sıcak olursa olsun hareketsizlikten üşüyen Ayşe teyze battaniyesini dizlerine çekiverdi. "Kaldım ortada ben bu hallere düşecek kadın mıydım?" dedi. "Anne ortada kalmadın bize geldin ya artık bizde kalıyorsun. Duyan da sokakta kaldı sanacak." Ayşe teyze; "Yok yok damat eline bakmakla sokakta kalmanın ne farkı var. Oy hayırsız oğullarım attılar beni sokağa oy. Hiç beklemezdim Serkan’ımdan Erhan’ımdan. Oğullarım beni bırakmaz sanırdım. Ne zararım var benim onlara bir köşede oturuyorum. Ben ne yaptım onlara." dedi. "Hep onlarda kalacak değilsin ya biraz da biz misafir edelim seni." Ayşe teyze; "Damat razı olmuyor ben biliyorum. Yıllarca Serkan baktı biraz da, Erhan baksın diyor. Erhan’ın durumu ortada 2 çocuk bir de gelinin engelli kardeşi evde yatacak yer yok. Büyük kız ...