Lise biteli yıllar olmuştu. Fakat Melike ve Neşe’nin arkadaşlıkları hala devam ediyordu. Çok sık görüşemeseler de görüştüklerinde samimiyetleri arkadaşlıklarını diri tutmuştu. O gün görüşmeyi Melike planlamıştı. İki gece önceden Neşe’ye "Bak Salı gününü kimseye ayırma bir kahve içeriz, iki lafın belini kırarız" demişti. O gün geldiğinde Neşe arkadaşına özlemle sarıldı ama Melike’nin canı bir şeye sıkkın gibiydi. Neşe’nin neyin var demesine kalmadan Melike’nin ağzından kelimeler dökülmeye başladı. "Ablan mı var derdin var Neşe sorma. Ablamı tanıyorsun, çocukluğumuzdan beri ben abla o kardeş gibiydi biliyorsun. Ama artık çok zorlanıyorum." Ablası prematüre doğmuş bir çocuktu. O nedenle çok narin, en ufak şeyde çabuk hastalanan bir çocukluğu vardı. Ama anne ve babası sanki hayatı boyunca prematüre kalmış gibi tepki veriyorlardı. O ne isterse yapıyorlar, üzülmesin diye şımarıklıklarını bile alttan alıyorlardı. Bu nedenle de bir yaş küçük olan Melike ablalık görevini devralmıştı. Getir Melike, götür Melike, ablana göz kulak ol Melike…
Her Zorlukla Beraber Marifetlenir İnsan…
Melike zorlanıyordu ama bu yaşadıkları onun güçlü biri olmasına sebep olmuştu. Yaşadıkları onu marifetlendirmişti. Bu nedenle üniversite yıllarında evden uzaktayken işi çok kolaylaşmıştı.
Annesinin vefatından sonra mecburen eve dönmüştü. Babasının yaşı artık ilerlemişti. Annesini kaybettikten sonra hastalığı da ilerleyince ona kıyamamıştı. Haliyle evdeki işlerin sorumlulukları da Melike’deydi.
Hiçbir şey çocukluktaki gibi kalmamıştı, zaman geçip büyüyünce sıkıntılar da artmaya başlamıştı. Ablası ile sürekli tartışıyorlardı. Ablası, hiçbir şeye elini sürmeden tüm işler hallolsun istiyordu. Bu nedenle evdeki tüm işleri de Melike yapıyordu.
- Bana yardım etmiyor.
- Ne olur işin ucundan biraz tutsa?
- Hayır, hiç kimsenin yaptığını da beğenmiyor.
- Hep şikayet hep şikayet.
- Bir sıkıntı ile karşılaşınca ne yapacağını şaşırıyor, hiçbir probleme karşı çözümü yok.
Ama hiçbir şeyden de tatmin olmuyor. İstediğini elde edemeyince sinirleniyor ani tepkiler veriyor diye sözlerine devam etti Melike.
Başkalarının Yapması Gerekeni Biz Yaparak, Çıkabilir Miyiz Oradan?
Kendini durduramıyordu… "İnanmayacaksın ama sabah yatağını bile ben topluyorum. Neymiş kendisi iş arıyormuş. İş araması da bilgisayarın başına geçip internette gezinme. Kahvaltısını bile yanına istiyor, masaya gelemiyormuş. Aslında iş aramaktan çok iş yeri açmayı düşünüyor. İş yeri açmak istemesinde sorun yok; ne üzerine açacak onu bile bilmiyor. Bir gün butik açacağım diyor, bir gün güzellik salonu. Artık çok yoruldum. O gün boyu bilgisayarın başında yoruluyor, bende sevdiği yemeği yapayım diyorum; ona bile bir kulp bulup şikâyet ediyor. Onu ne kadar düşündüğümü sevdiğimi görmüyor, son zamanlarda iyice bana karşı nankörleşti. Huyuna gidiyorum, konuşuyorum ama anlatamıyorum."
Melike bunları Neşe’ye anlatırken bile çok yorulmuştu. Neşe arkadaşını ilgiyle dinledi. Aslında bunların çok basit bir açıklaması vardı ancak Melike bunu bilmiyordu. Neşe gittiği seminerde tam da bu durumu açıklayan bazı bilgiler duymuştu. Hatırlamaya çalıştı duyduğu bilgiyi. Ne demişti anlatıcı;
Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki; "İnsan birisi için bir şeyler yapar ve onun yapmasına izin vermezse, eninde sonunda o nankörleşir."
Neşe arkadaşının elini tuttu, dokunsa ağlayacak gözlerine baktı. Onu çok iyi anlıyordu. Sorumluluğumuz olmadan üzerimize aldığımız yükler tüm dengeleri bozuyordu. Arada ince bir çizgi vardı. Onu geçince yardım etmek adına yaptıklarımız karşı tarafın nankörleşmesine sebep oluyordu. Şikayetler, laf anlamamalar, seslerin yükselmesi hep bundandı…
Bunu düzeltmenin aslında bir yolu vardı bu yükleri yavaş yavaş bırakmak. Bunun için ablasının sorun yaşamasına ve çözerken yalnız kalmaya ihtiyacı vardı. Melike’nin bunlar olurken sabırlı olması, ablasının tepkilerine karşı da dirençli olması gerekiyordu. Başta zorlansa da sonunda kazanan hem ablası hem kendisi olacaktı.
Bunları duymak bile Melike’nin içini rahatlatmıştı. En azından hiç çözülemeyeceğini düşündüğü bir sorunun çözümü olduğunu anlamıştı. Problem artık onun gözünde çözülebilir bir seviyeye inmişti. Neşe’ye sarılıp oradan ayrılırken aslında artık eskisi gibi olmayacak bir hayata adım atıyordu.
Anlamıştı...
Bu hayatta herkesin küçükte olsa yapması gereken bir şeyler vardır...
Ve herkes belli bir ölçüde ilişki için çaba sarf etmelidir…
Peki ilişkideki ölçüler nelerdir?
Deneyimsel Tasarım Öğretisi İlişkilerde Ustalık Seminer Programında…
***
İnsanoğlu var olduğundan bu yana amacı hiç değişmemiştir. Mutlu başarılı olmak ve iyi ilişkiler kurmak.
Deneyimsel Tasarım Öğretisi de insanın amacını amaç edinmiştir. "Kim Kimdir", "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" programlarında sunduğu stratejilerle insanların dününden daha başarılı, daha mutlu ve daha marifetli olmalarına destek olur.
***
Yorumlar
Çok doğru bir tespit...
Yorum Gönder