Bilgisayara kilitlenmiş iki çift göz, sabırla ekranın açılmasını bekledi. Yoğunluktan sistem çökmüş, her şey belirsizdi. Neyse ki biraz zaman geçince ekran açıldı ve ekranı okumaya çalıştı. Bir an sonuca takılıp kaldı:
“Bir yükseköğretim programına yerleşemediniz.”
Zoraki bir yutkunma ve buğulu gözlerle ekranı kapattı. Olmamış, diyebildi. Eline, kenara koyduğu kitapları aldı. Zaten kitaplarının hiçbirini kaldırmamıştı. Sınava yeniden hazırlanırım diye düşündü.
O sırada yanındaki ablası konuşmaya başladı. “Ben senin çalıştığına şahit oldum. Bir yıldır hiçbir yere gitmedin, gezmedin, eğlenmedin. Elinden geleni de yapmaya çalıştın. Bugün olmadı ama seneye İnşALLAH olur. Sen çalışmaya devam et, bazen yetmez biraz daha fazlası gerekir.”
Ablasıyla konuşurlarken içeri giren annesi de olumsuz sonucu duydu. Anne daha duygusal bir tepki verdi. “O kadar emek verdin olmadı ha... Ah oğlum ah, geceleri uyumadın, o uykusuzluklara kıyamam…”
Akşam babası gelince ki tepki daha farklıydı. “Ben demiştim ilk yıl kazandığın yere gitseydin diye. İstemedin o bölümü, benim dediğim bölümü yazsaydın böyle olmazdı.”
Ve Arayanlar Soranlar Epeyce Çoktu…
Akrabalar arayıp sordu, her soran bir fikir söyleyip durdu.
“Ne oldu Faruk’un durumu?”
“Niye kazanamadı ki. Ya acaba bölüm mü değiştirse lise sonu sayarsak iki yıldır hazırlanıyor. Belli ki olmucak, belki de başka bölüm düşünmeli.”
“Yaşıtları üniversite ikiye geçti, Faruk hala okuyacak.”
“Faruk ders çalışıyordur evde, yok yok o gelmez akraba günlerine.”
“Faruk şekerli şeyler yemiyor, dikkat ediyormuş. Ders çalışmasına faydası varmış.”
Tabi yer yer yorumlar sertleşmişti…
“Bu Faruk her yere uyumsuz. Gezmeye gelmez, tatlı şeyler yemez. Sohbete de pek katılmaz, yanımızda oturmaz. O kadar kıstı da ne oldu sanki.”
Bu süreçte Faruk ise kendine uygun koşullar oluşturdu. Ve yeniden o ders masasına kuruldu. Önünde tam bir sene vardı. Hayal kırıklığıyla sonuçlanan bir seneden sonra yeniden motive olup çalışmaya başladı. Önce eksikliklerini belirleyip tamamladı. Sene boyunca da ders çalışmaya devam etti. Ara ara kendine denemeler yaptı. Denemelerde iyi sonuç gelmediği de oldu. Bazen tıkandı, yoruldu, anlayamadı.
Faruk elinden geleni yapıyor olmanın rahatlığını yaşadı. Her ne sonuç gelse de içi rahattı. Ve zaman çok çabuk aktı, bir senenin daha sonuna vardı. Sene sonu sınav sonucu yerleştirmeleri açıklandı:
“Yerleştiği program bilgileri: Makine Mühendisliği.”
Çok şükür dedi içini huzur, yüzünü tebessüm kapladı. Ne zorluklar sonrası feraha ulaşmıştı.
İnsan ümitsizliği en uç noktaya doğru zorlandığında, çıkışa en yakın olduğu andadır. İzlediği filmlerde de bunu görür. İyi adam başta hayatında zorluklar yaşar ve tam öldü bitti derken bir anda her şey tersine döner. Adam iyi yerlere gelir ve kurtulur. Sonra deriz ki ne güzel filmdi. Kötü adam filminde ise kötü adam başta çok rahattır, zenginlik şöhret eğlence içindedir. Sonra acınası bir son onu bulur.
Oysa filmlerde bile gördüğümüz bu sahneler gerçek yaşamdan uzak değildir.
İyilik çalışma ve gayret iyi sonuçlar getirir.
İnsan bazen anlayamaz, uğraştığı şey sonuca varmaz...
Bunca uğraş verse de sonuç alamaz…
O öyle bir andır ki elinde güveneceği tek yer vardır…
Güveneceği en sağlam kapı Yaratandır.
***
İnsanoğlu var olduğundan bu yana amacı hiç değişmemiştir. Mutlu başarılı olmak ve iyi ilişkiler kurmak.
Deneyimsel Tasarım Öğretisi de insanın amacını amaç edinmiştir. "Kim Kimdir", "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" programlarında sunduğu stratejilerle insanların dününden daha başarılı, daha mutlu ve daha marifetli olmalarına destek olur.
***

Yorumlar
Darısı başıma
Yorum Gönder