Ana içeriğe atla

Yarına Ne Taşıyorsun?

Yarına Ne Taşıyorsun?

Ayşe, küçük bir kasabada yaşayan genç ve heyecanlı bir kadındı. Henüz hayatta pek çok deneyim yaşamamış, evlilikle geçen yıllarının ardından kocasından ayrılmıştı. Bu ayrılığın ardından yalnızlık ve hayal kırıklığı içinde, bir an önce yeni bir başlangıç yapmak için istekliydi.

Kasabanın kafesinde arkadaşları onun heyecanını ve yeniden evlenme isteğini fark etmişti. Ayşe bu konuda büyük konuşmalar yapıyor, başkalarını eleştiriyor ve evliliği romantik bir masal gibi görüyordu.

Her fırsatta kocasından ayrılmasının haklılığını savunuyor, evliliği küçümseyen ifadeler kullanıyordu. Bu tavrı zaman içinde çevresindeki insanları rahatsız etmeye başladı. Arkadaşları, Ayşe'nin sürekli olarak eski kocasını eleştirmesinden ve evliliği küçümsemesinden sıkılmıştı.

Bir gün kasabalının ablası, Ayşe ile samimi bir konuşma yapmaya karar verdi. Ona, büyük konuşmaların ve başkalarını yargılamanın gerçek bir çözüm olmadığını, aksine insanların kalplerini kapatmasının birçok şeye engel olabileceğini anlattı. Ayşe'nin hayatının bir bütün olarak ele alınması gerektiğini ve sadece evlilik üzerinden kendini tanımlamanın eksik olduğunu anlattı.

Yaşadıklarından ne öğrendin?

Ayşe, uzunca bir süre bu konuşmayı düşündü. Zamanla kendi hayatına ve kararlarına odaklanmanın daha sağlıklı bir yol olduğunu anladı. Başkalarını eleştirmek yerine, kendi sürecine odaklanarak hayatının daha anlamlı olabileceğini gördü.

Artık arkadaş sohbetlerinde daha dengeli bir tavır sergilemeye başladı. Evlilik ve ayrılık konularında büyük konuşmalardan kaçındı. Kendi içsel huzurunu aramaya yönelik bir çaba içine girdi. Bu değişim, Ayşe'nin çevresindeki insanlarla ilişkilerini de olumlu yönde etkiledi.

Ayşe'nin yaşadığı dönüşüm, ona yeni bir bakış açısı kazandırdı. Hayatında deneyim kazanmanın, başkalarını anlamanın ve olumlu değişimlere açık olmanın önemini fark etti. Ayşe, büyük konuşmaların ve eleştirilerin yerine kendi yolculuğuna odaklanarak gerçek mutluluğu doğru yol almaya devam etti.

Hepimiz bu hayatın içinde iyi ya da kötü, olumlu ya da olumsuz birtakım şeyler yaşarız. Bir şeyler yaşadığımızda onlar hakkında kendimizi deneyimli zannederiz ve yaşadıklarımızdan ötürü kendimizi o konuda bilgi sahibi olarak görürüz. Bu da bizim başka bakış açılarına, başka bilgilere kendimizi kapatmamıza sebep olur. Farkında olmadan olduğumuz yerde dönüp dururuz. 

Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki; önemli olan kişinin yaşadıklarının çokluğu değil, öğrenebildiklerinin çokluğudur. İnsan bu hayatta çok şey yaşamış olabilir. Yaşantısını anlamlı kılan yaşadıklarından çıkardığı derslerdir. Her olay mutlaka bir sonuca doğru ilerler. Bu sonuç ya olumludur, kişiyi başarılı ve mutlu kılar ya da olumsuzdur, kişiyi başarısız ve mutsuz kılar. Her iki durumda da bireyin yaşadığı durum içinde yaptığı doğrular ve yanlışlar vardır. İnsan bunları ayıklamaya başladığında yarınına neyi taşıyacağına ya da neleri geride bırakacağına karar verir. Böylece her seferinde kendisinin daha iyi versiyonuna doğru yol alır.

***

İnsanoğlu var olduğundan bu yana amacı hiç değişmemiştir. Mutlu başarılı olmak ve iyi ilişkiler kurmak. 

Deneyimsel Tasarım Öğretisi de insanın amacını amaç edinmiştir. "Kim Kimdir""İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" programlarında sunduğu stratejilerle insanların dününden daha başarılı, daha mutlu ve daha marifetli olmalarına destek olur. 

"Her ilim sahibinin üstünde daha iyi bilen biri vardır."

***

Yorumlar

Ö. dedi ki…
Deneyimsel Öğreti ile birlikte ne de çok deneyimim oldu. Yaşadıklarımı anlamlandırdım, yaşamadığım konularda da elimde stratejiler oldu :) Tekrar hatırlattınız, kaleminize sağlık ❤️
Adsız dedi ki…
Öğrenme hiç bitmiyor merak olduğu sürece.. olana üzülmek yerine ne aldım, cebime ne koydum diyip devam etmeli kaldığı yerden..
Moona P. dedi ki…
Benim hikayeme çok benziyor. Acaba ben de böyle davranıp etrafımdakileri bunaltıyor muyumdur? Düşündürdü beni 🤔
İlknur M dedi ki…
İnsan küçük bir kesitte yasadigi şeyi tüm hayatını donduracak kadar bildiğini zannetmesi, daha iyi haline ulaşması engel gerçekten. Çoğumuzun takıldığı bir konu bu. Elinize sağlık.
EsraB dedi ki…
Gerçek deneyime ulaşmak ne kadar kıymetli...yoksa insan çok kolay yanlışa yönelebiliyor...Emeginize sağlık...
Fatma Okumuş dedi ki…
Teşekkürler düşündüren bir yazı olmuş. 🌸🙂
Adsız dedi ki…
önemli olan kişinin yaşadıklarının çokluğu değil, öğrenebildiklerinin çokluğudur.oeki biz ne öğrendik? Ne kadar öğrendik?
Belgin dedi ki…
Öğrendiklerimizi ne kadar uyguluyoruz.
Can dedi ki…
Problemlerin çözümü de kendine bakınca daha kolay
Alev İ. dedi ki…
Önemli olan değişmek değil, dönüşmek. Elinize sağlık 🌿
Nağme dedi ki…
Hep daha iyisine ulaşma imkanı varken daha azına razı olmak insanın kendi kalesine attığı gol😒
Gamze dedi ki…
Önce insan hata yapacağını kabul etmeli. O zaman hatalarindan ders çıkartabiliyor.
İnsanın bu hayatta ilerlemesine sebep olan şey bildikleri değil öğrendikleri.
Öznur dedi ki…
Yükümüzün deneyimlerimizden ibaret olduğu bir ömür sürebilmek ümidiyle...
Emel dedi ki…
Yaşantımız ne kadar gerçeğe uyumlu olursa, mutlu ve başarılı olma ihtimalimiz de o kadar yükselir.
Adsız dedi ki…
Nadıre dedıkı onemlı olsn ögrendıklerımızı yasamak hayata gdcırmek,ben bunu ne kadar basarabıldım fönusebıldımmı,gayret azım cok onemlı,Allahım yardım et
Adsız dedi ki…
Oysa insanoğlu hayatına ne çok şeyi tıkıştırmaya çalışıyor...
Adsız dedi ki…
Öğrenebilmek ne kadar da kıymetli…
Ayşe N. dedi ki…
İnsanın daha iyi versiyonuna ulaşabilmesi için yaşadıklarında öğrenmeye çalışması gerekiyor... Kaleminize sağlık...

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yeter Ki Pes Etme

Yeter Ki Pes Etme Masmavi gözlerinin kenarları ağlamaktan kırmızıya döndü. Küçük kız güle oynaya indiği merdivenleri dizleri yara içinde yukarı çıktı. Annesi o halini görünce şok oldu. “Noldu Yaren sana?” diyebildi sadece.  “Bisikletten düştüm annecim. Canım çok acıyor.” der demez kapının önünde yığılıverdi.  Annesi telaşla ambulansı aradı. Ambulans geldiğinde Yaren çoktan kendine gelmişti. Sağlık memuru ona sorular sorup muayene etti. Ambulansın sedyesine yattığında ürkek bir kedi gibi etrafı izliyordu. Daha önce hiç bulunmadığı bir yerde tedirgindi. Sağlık memuru ona gülümseyerek konuşuyor ve yapacağı her adımda bilgi veriyordu. Böylece biraz olsun rahatladı.  Yol boyu ilerlerken iki damla yaş o masmavi gözlerden süzülüverdi. Ağlarken kendi kendine söylendi. Yaren: “Of yaa, bir daha binmicem!” Sağlık memuru: “Neye binmiceksin?” Yaren: “Bisiklete bir daha binmicem.” Sağlık memuru: “Neden binmeyesin ki, herkes bisikletten düşebilir. Biliyor musun şu yaşımda düştüm ben...

Hazır ol 2025! Sana yeni siparişler geliyor!

Hazır ol 2025! Sana yeni siparişler geliyor! Bir yılı daha uğurlamanın arifesindeyiz... Bazen insan beş dakikaya sabredemezken 365 gün 6 saatin yeniden geride kalması inanılmaz, değil mi? Daha dün elimizde makasla tutkal vardı ve sevdiklerimize yeni yıl kartı tasarlıyorduk. Makyaj pamuğundan kar yapıp yapıştırıyorduk. Karttan çok yüzümüze gözümüze bulaşan simler yıkamakla çıkmaz ve günlerce pırıl pırıl gezerdik. Bazı kartları postaneden yakınlarımıza gönderirdik. Bunun için kuyruk bekler, heyecan duyardık. Kartı teslim alan tanıdıklar, o acemi tasarımlarımıza hayran kalmış gibi yapardı. Sıra arkadaşımız, kartımızla dalga geçmiş bile olabilirdi ama biz övgülere inanmak isterdik. ‘HOŞ GELDİN Bin dokuz yüz… iki bin bilmem kaç...’’ Bunun gibi her yıl birçok senenin rakamları o kartları süslerdi. Yetişkin olunca kart tasarımları son bulur ama bu dönemlerde yaşanan bazı hisler hala ortaktır. Çoğu insan muhabirlerin uzattığı mikrofonlara benzer beyanlarda bulunur. Geçen yıla biraz sitem, gel...

Sporla Yeniden

Sporla Yeniden Ayşe bir süredir yataktan hiç bu kadar dinç kalkmamıştı. Bir hafta önce başladığı spor ne de iyi gelmişti. Gözlerini açınca içine, derin bir nefes çekip, bir kez daha şükür etti. Oysa spora başladığı ilk günler ne çok kas ağrısı çekmişti. İlk günler, çok sancılı geçmişti. Bacakları, kolları uzun süredir spor yapmadığı için, yaptığı ilk sporla hamlamıştı. Bu yüzden yürümekte bile zorlanıyordu. Ama önemli değildi, biliyordu ki sonu güzel olacaktı.  "İyi olan şeylerin başında bir miktar acı ve zorlanma olurdu." Sabredince sonunun güzel olacağının bilincindeydi. Hem istediği fiziksel görünüme kavuşacak hem de burada başlattığı hareket ile hayatına bereket katacaktı. Bu yüzden hem sabırlı ydı hem ümitli . Kimi zaman sabahın erken saatlerinde kalkıp esneme ve hareketler ile gününü bereketlendirdi. Kimi zaman gün içinde yaptığı yürüyüşler ve yüzmeyi de buna ekledi. Erken kalkıp, sporunu yapıyor, ılık bir duştan sonra daha önce hiç olmadığı kadar dinç hissediyordu kend...