Günlerden sonra, uzun zamandır girmediği odasının kapısını açtı. Her şey bıraktığı gibiydi, aynanın üstü epeyce tozlanmıştı. Aynayı temizlerken bir an, kaz ayaklarının iyice belirginleştiğini fark etti. Lise yılları geldi aklına. Hep 40’lı yaşlarını hayal ederdi. Sonra da "ohoo ben o zamanlara gelene kadaaaar…" derdi. Şimdi o hayal ettiği zamanlarına gelmişti ama hiçbir şey hayallerindeki kadar renkli değildi. Eli telefonuna uzandı. Reklam maillerinden başka ne bir cevapsız çağrı ne de bir mesaj vardı. İç geçirdi "Ben herkesi arıyorum ama neden beni arayan yok? Bir haftadır raporluyum ne işe gittim ne de dışarı çıktım. Kimse yokluğumu fark etmedi mi gerçekten? Ben herkesin her şeyine koşarken neden kimse benim yokluğumu fark etmiyor? Oysa iş arkadaşlarım da rapor aldığımı biliyor. Ona rağmen bir geçmiş olsun mesajı yazmaz mı insan?’’ diye söylendi. Konuşacak kimse olmayınca kendine anlatmaya başlamıştı. O sırada kapı ziliyle irkildi. Sevinçle kapıya koşmuştu ama duyduğu sesle tekrar morali bozuldu; “Siparişiniz geldi!”
Bir Boş Bakış, Yarım Gülüş…
Filiz kapıyı yüzü düşük bir şekilde açtı. Kuryenin, siparişini teslim ederken yüzünün ne kadar tebessümlü olduğunu fark etti. "Acaba işi gereği mi böyle?" diye düşündü. Sonra da "peki benim tebessümlerim ne kadar gerçek?" diye geçirdi içinden.
Filiz dört çocuklu bir ailenin en büyük kızıydı. Annesi diğer kardeşleriyle uğraşırken onunla ilgilenmeye pek vakit bulamamıştı. Babası zaten yoğun çalışıyor, akşamları eve geldiğinde de dinlenmek için bir kenara çekiliyordu. Filiz annesine bir yandan yardım ederken bir yandan da kardeşlerine destek oluyordu. Erken büyümek zorunda kalmıştı. Kendinden küçük olan ve aynı okulda olan kardeşinin öğretmeni ile konuşup, derslerini sorduğu bile olurdu. Çoğunlukla ilişkilerine emek veren taraf o idi. Günler günleri kovaladı derken, okul hayatı bitmiş, iş hayatında da aynı sahneler yaşanır olmuştu.
Çalışma arkadaşlarından biri rahatsız olduğunda, onu dinlendirmeye gayret ederdi. Morali bozuk arkadaşını görse; İş çıkışı ‘’kahve ısmarlayayım sana, hadi gel biraz yüzün gülsün’’ derdi. Arkadaşları çeyiz alışverişine çıkacak olsa onu çağırırlardı. Çünkü; Filiz, nerede ne satılıyor iyi bilirdi. Ailevi sorunlar olduğunda, gündüz gece demeden Filiz aranır, saatlerce iç dökülür ve telefon kapatılırdı. Bunlardan şikâyetçi miydi? Tam olarak onu da çözemezdi çoğu zaman. Ona göre insanlarla anlaşmanın yolu buydu…
Peki, Şimdi Kendini Gün Geçtikçe Neden Bu Kadar Yalnız Hissediyordu…
Kapısını çalan, arayan, nasılsın? diyen neden yoktu…
Peki insan nasıl sevilen olur, çevresinde insanları toplar?
- Çok kahkahalı olunca mı?
- Her söyleneni onaylayınca mı?
- Gece gündüz beraber vakit geçirince mi yoksa?
Yemeği önünde bunları düşünürken tekrar kapı çaldı. "Kim geldi acaba? Bu sefer sipariş de vermedim" diyerek kapıya yöneldi.
- Merhaba, Nasılsın komşum? Normalde bu saatlerde senin dairenden ses gelmezdi. Kapıdan çıkan kuryeyi de görünce bir selam vereyim dedim.
Gelen yan komşusu Fatma teyzeydi. Sıcakkanlı, tebessümlü, yardımsever bir kadındı. İş hayatı, arkadaş çevresi derken onunla pek muhabbeti olamamıştı. Bu sessizliğin içinde Fatma teyzenin sesi ilk defa bu kadar güzel gelmişti.
+ Teşekkür ederim, iyiyim Fatma teyze sen nasılsın? Kendimi biraz kırgın hissettim de rapor aldım, dinleniyorum.
- Kızım sen haber versene böyle şeyleri bir çorba yapar getiririm en azından. Elime yapışacak sanki!
+ Ne bileyim Fatma teyze aklıma gelmedi. Zahmet olmasın sana hem.
- Filizcim insan bu hayatta tek doğar da tek yaşayamaz kızım. İnsanoğlu, anahtarın dişlileri gibidir. Karşılıklı ihtiyaç giderdiğinde kapılar açılır. Ben gideyim sana tavuk suyu çorbası yapayımda bir kapım daha açılsın…
Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki "İlişki dediğimiz şey, ihtiyaçlarla ilgilidir."
İnsanın hayatta bağ kurabilmesi için, ilişki kurması gerekir.
Ve aslında her ilişki, ihtiyacı anlama ve karşılama üzerine kuruludur.
İlişkide tek taraflı bir şeylerin yapılması, ilişkinin bitmesine sebebiyet verir.
Karşı taraf için bir şeyler yaparken, karşının da bir şeyler yapmasına izin vermemiz gerekir ki ilişki olsun…
Peki, ilişkinin iç dinamikleri nelerdir?
İlişkinin oluşması için başka nelere ihtiyacımız var?
Deneyimsel Tasarım Öğretisi "İlişkilerde Ustalık" Programında…
***
İnsanoğlu var olduğundan bu yana amacı hiç değişmemiştir. Mutlu başarılı olmak ve iyi ilişkiler kurmak.
Deneyimsel Tasarım Öğretisi de insanın amacını amaç edinmiştir. "Kim Kimdir", "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" programlarında sunduğu stratejilerle insanların dününden daha başarılı, daha mutlu ve daha marifetli olmalarına destek olur.
***
Yorumlar
Emeğinize sağlık.
Kaleminize sağlık
Yorum Gönder