Ana içeriğe atla

Yol Mu Yokuş Mu?

Yol Mu Yokuş Mu?

Nermin gözü camda Efe’yi bekliyordu. "Yine arkadaşlarıyla takıldı herhalde, her gece bir yerlerde. Ne kadar da gezmeyi eğlenmeyi seviyor bu adam" diye söylendi. Yağmurlu bir günün gecesiydi. Yağmur sokağa değil de Nermin’in içerisine yağıyordu sanki. Efe’yle evleneli henüz bir yıl bile olmamıştı. Efe’ye markette kendisine "yardımcı olabilir miyim?" demesiyle gönlü kaymıştı. Ne hoş, ne kadar anlayışlı, ne kadar yardımsever bir erkek diye içinden geçirmişti. Nermin, doğduğundan beri aynı mahalledeydi ama daha önce Efe’yi görmediğine emindi. "Görmüş olsaydım mutlaka hatırlardım" diye en yakın arkadaşı Mehtap’a söylemişti. Mehtap, Nermin’in anlattığı kişinin alt katına yeni taşınan kişi olduğunu hemen anladı. Bunu duyan Nermin’in yüzünde gülücükler açmıştı. Henüz taşınalı iki hafta olmuştu ama Efe hakkında Mehtap’ın bilgisi çok fazlaydı. Mehtap zaten meraklı biriydi. Mahalleye kim geldi kim gitti her şeyi merak eder öğrenirdi. Efe’nin de İstanbul’a yeni geldiğinden, amacının para kazanıp köydeki annesine para göndermek olduğundan bahsetti.

Evlilik

İyi Tanı Yol-Daşını…

Nermin Mehtap’ın anlattıklarından çok etkilenmişti, kendisini tanıştırmasını istedi. Mehtap bu konuya karışmak istemese de yardımcı olacağını söyledi. Efe, yalnız yaşayan ve eve geç gelen biri olduğu için dışarıda yemek yiyordu. Mehtap bunu bildiği için bazı akşamlar Efe’ye yemek ikramında bulunuyordu. Yine öyle bir günde Mehtap Nermin’den Efe’nin çok sevdiği karnıyarık yemeği yapmasını istemişti. Nermin yemeğe hiç özenmediği kadar özenmişti. Akşam olduğunda Efe’nin gelmesini beklediler. Ve sonunda apartmanın kapısı açıldı ve gelen Efe’ydi. Çok yorgun görünüyordu. Henüz evinin kapısını açmadan iki arkadaş elinde tencereyle Efe’nin yanında bitiverdi.

-    "Nasılsın Efe? diyerek söz başladı Mehtap yanındaki Nermin ile beraber. Bak senin en sevdiğin yemek, karnıyarık."

-    "Karnıyarık mı? Gerçekten mi? Bugün de ne kadar canım istemişti. Eline sağlık Mehtap. Teşekkür ederim."

-    "Bana değil Nermin’e teşekkür et. Kendisi benim en yakın arkadaşım olur" diyerek yanındaki Nermin’i işaret etti.

-    "Sen o geçen gün markette poşetlerini düşüren kişi değil misin? O gün tanışamamıştık, demek Mehtap’ın arkadaşısın."

-    "Evet" dedi Nermin ama sesini kendi bile duymamıştı.

Tencere tencere yemek yapmak yeterli miydi karşımızdakine albenili görünmek için? 

Kekler, pastalar, börekler bir mideyi doyurmaya yeterdi elbette…

İnsanın içini doyuracak şeylere de sahip olmakta gerekliydi bu hayatta…

Evlilik

Tencere Kapak Misaliyiz Bu Hayatta…

O günden sonra Nermin hemen hemen haftanın her günü bir tencereyle Efe’nin kapısındaydı. Tanışmalarından 6 ay geçmişti ki evlenme kararı aldılar. Hem annesi hem de babası daha yeni tanıştınız deseler de kızlarının isteğine karşı gelemediler. Daha tanışmadan birbirlerine yoldaş olmuşlardı.

Olmasına olmuşlardı ama işler hiç de öyle düşündüğü gibi gitmiyordu. Nermin ailesinde şahit olduğu gibi bir aile ve evlilik hayatı hayal etmişti. Babası gibi Efe’de belirli bir saatte eve gelecek, sofraya oturup günün olup bitenlerini birbirlerine anlatacaklardı. Misafirlerini beraber ağırlayacaklar, birlikte sevdikleri arkadaşlarına oturmaya gideceklerdi. Ve daha bir sürü şey. Babasının annesine yaptığı jestler gibi kocasının da kendisine jestler yapacağını düşünmüştü. Birlikte mutlu, huzurlu, ortak karar aldıkları bir yuvalarının olacağını hayal etmişti.

Bu hayalinden uyanması da pek uzun sürmedi. Her gün Efe’nin farklı bir huyu ile karşılaşıyordu. Gerçekten benim sevdiğim, beğendiğim adam bu mu diye düşünmeden edemiyordu. Bunun böyle gitmeyeceğini hissediyordu. Markette tanıştığı o nazik adamdan eser kalmamış sanki bambaşka birisi olmuştu. Efe mi değişmişti yoksa Nermin mi Efe’yi tanıyamamıştı? Öyle ki yorulduğunu hissediyordu. Keşke zamanı geri alsalar da evlenmeden Efe’yi daha iyi tanıyabilseydi.

Evlilik uzun soluklu bir yolculuktu. İnsan o anki duygularına ve isteklerine yenik düşüp tam anlamıyla tanımadan evlilik kararı alabiliyordu. İş böyle olunca da birkaç yıl sonra o duygular ve heyecan yerini içinden çıkılamaz tartışmalara bırakabiliyordu. Aynı Nermin’le Efe’nin evliliğinde olduğu gibi…

Fakat her tartışma aslında yönetilebilirdir. Bir şeyi yönetebilmek için iyi anlamak, iyi tanımak gerekir. 

İnsan bir bitkiyi bile tanımadığında, ne kadar su vereceğini bilmediğinde veya ışığa ihtiyacı var mı yok mu anlayamadığında, çiçeğe öldü diye kızamaz…

Dünyada her şeyin, hayvanın, bitkinin, insanın belli ihtiyaçları ve meyilleri vardır. İnsan buraları çözümleyemediğinde genelde tartışmaya açık olur ve kendini çözümsüz hisseder.

Kaktüsle, ortanca çiçeği aynı yapıya sahip değildir. Birine daha çok su verirken diğerine daha az veririz… Ortanca çiçeği öldüğünde üzülürüz ama sonrasında ne yapmamız gerektiğini öğrenmeye çalışırız. Yeniden o bitkiye sahip oluruz ve o bitkinin ihtiyaçlarını verebiliriz... Fakat hayatımızda insanlara yeniden sahip olamayız… Tıpkı çiçekler gibi insanları da tanıdığımızda, ihtiyaçlarını anladığımızda ilişkilerimizi daha iyi hale getirebiliriz. Karşı tarafı tanıdığımız ve anlamaya başladığımızda birleşebilir hale geliriz…

Evlilik

Diken Mi Gül Mü? 

Nermin bir şeylerin ters gittiğini biliyordu. Nasıl Efeyle ortada buluşabilirdi? Neyi yemeyi sevdiğini biliyordu... Neleri giymekten hoşlandığını, en sevdiği arkadaşlarını, en sevdiği içeceği biliyordu...

  • Ama nerde üzülür?
  • Neyden motive olur?
  • Neler onu aşağı çeker?
  • Nerde desteklenmesi gerekiyor?
  • Hayatta zorlandığı yerler nereler?
  • Nerelerde iyi? 
  • Neler onu mutlu eder?

Buraları pek düşünmemişti… Efe’den beklediği şeyler vardı evet ama bir insanın en önemli ihtiyaçlarından biri de anlaşılmaktı… Efe’yi anlamak ve onu daha iyi tanımak için çabalamaya başladı. Günden güne Efe’nin sevmediği şeylere dikkat ediyor, sevdiği şeylerde onu destekliyor, gerektiği yerde geri çekiliyor, gerektiği yerde ileri atılıyordu.

  • Efe bunlardan hoşlanmaz…
  • Efe bunları seviyor…
  • Efenin buralarda motivasyona ihtiyacı var…
  • Efenin buralarda bilincinin açılması için desteğe ihtiyacı var… 

Nermin’in zihninde bir şeyler oturdukça onu daha iyi anlıyordu ve adımlarını ona göre atıyordu. Efe’de bunları fark etmeye başlamış ve Nermin’i anlamak için o da çabalamaya başlamıştı... 

Her gemi gerektiği yerde dümen kırıldığında karaya ulaşacak potansiyele sahiptir…

Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki; "Birleşen olmak, tek olmaktan iyidir... İnsan birleşebildiğinde daha güçlü hale gelir…"

İnsan karşısındakini tanıdığı kadar ilişkisini yönetir ve daha kaliteli hale getirir. Mutluluğumuz ve hayat kalitemiz ilişkilerimizin kalitesine, ilişkilerimizin kalitesi de insanı tanımaya bağlıdır... 

Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki; "İnsanların mizacı birbirinden farklıdır."

O farklılığı fark eden, onu anlayabilen ilişkilerini yönetir. Çünkü İnsanı tanıyanla tanımayan bir olmaz. Tıpkı bilenin de bilmeyenle bir olmadığı gibi….

***

İnsanoğlu var olduğundan bu yana amacı hiç değişmemiştir. Mutlu başarılı olmak ve iyi ilişkiler kurmak. 

Deneyimsel Tasarım Öğretisi de insanın amacını amaç edinmiştir. "Kim Kimdir""İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" programlarında sunduğu stratejilerle insanların dününden daha başarılı, daha mutlu ve daha marifetli olmalarına destek olur. 

"Her ilim sahibinin üstünde daha iyi bilen biri vardır."

***


Yorumlar

Adsız dedi ki…
Her evlilik Nermin'inki kadar talihli olamayabiliyor. Daha birbirini tanımadan evlenip aynı hızda boşanan insanlar keşke bu eğitimi en başta alsalar...
Adsız dedi ki…
Yazanın emeğine sağlık insan aşık olunca böyle oluyor tanımak lazım ondaki sana değil ortayı görmek lazim
Adsız dedi ki…
Bu yazı hem ilişki kurmadan önce yapmamız gerekenleri , hem de kötü giden ilişkileri düzeltmek konusunda insanın her zaman yapabileceği şeyler olduğunu ona hatırlatan güzel bir yazı olmuş.Ellerinize,emeğinize sağlık
Adsız dedi ki…
Çok doğru bir tespittir ki insanların mizaçları birbirinden farklıdır.Karşımızdaki insanı bu şekilde anlayabilirsek ve değerlendirirsek hayatımızda mutluluk ve başarıyı elde edebiliriz.
Adsız dedi ki…
İnsan karşısındakini tanıdığı kadar ilişkisini yaşar emeğinize sağlık
Adsız dedi ki…
Sevdiğim insanın nerede üzüldüğü nerede mutlu olduğu neyden motive olduğu..Bunları kaçımız düşünüyoruz.Hakikaten bilinç açıcı bir yazı olmuş elinize sağlık👏🏻👏🏻
Adsız dedi ki…
Aynı evde yaşamaya başlayınca farklılıkları görmek... Ve bir çok evliliğin bitiş sebebidir bu farklılıkları yönetememek.
Deneyimsel öğreti seminerleriyle insan farklılıkları yönetebilmeyi öğreniyor.
Adsız dedi ki…
Emeğinize sağlık ne kadar anlamlı bir yazı... Evlilik üzerine daha fazla yazınız olmasını heyecanla bekliyorum🌺 İhtiyaç üzere bir yazı, teşekkür ederim....
Adsız dedi ki…
Ne kadar önemli detaylara değinilmiş… yazanın emeklerine sağlık 🌿
Adsız dedi ki…
Oysaki günümüzde çoğunluk hemen karşı tarafı suçlayıp ikinciyi bilemedin üçüncüyu düşünüyor.
Emek verip anlamaya çalışmak zor geliyor
Adsız dedi ki…
aynı yerden bakabilmek umudu ile emeğinize sağlık
Adsız dedi ki…
Evlilik yolunda ilerlemeye çalışan, karşısındakini ve kendini daha iyi tanımak isteyen herkesin okuması gereken bir yazı elinize sağlık teşekkürler
Adsız dedi ki…
Evliliği yönetmek tanımaktan geçiyor … ellerinize sağlık
Gülhan dedi ki…
Bu güzel yazıda gösteriyor ki zamanında dikkat etmediğimiz veya başta önem vermediğimiz detaylar "Küçük sızıntılar, zamanla büyük değişikliklere yol açar" böylelikle hayatımızdaki önemli değişimler için elbette büyük emek, yoğun çaba gerekiyor.
Adsız dedi ki…
İnsanları tanımanın bir yolu olduğunu görünce ve bir de bunu hayatıma uygulayınca birçok problemim çözüldü çük şükür. Evlilik, iş hayatı, arkadaş, akraba, anne, baba, çocuk... Hepsini tanımanın bir yolu var 🌺
Adsız dedi ki…
Bir-iki saatlik bir filmi izlemeden önce bile oyuncuları kim, konusu ve içeriği ne diye anlamaya çalışıyoruz da hayatımızı birlestireceğimiz, ortak iş yapacağımız insanı tanımadan yol almaya çalışmak yolda kalmanın sebebi olabiliyor. Ellerinize sağlık.
Adsız dedi ki…
Çok güzel bir yazı elinize sağlıkk
Adsız dedi ki…
Evlilikte seçim çok önemli seçim için de iyi bir denetleme gerekiyor. O kadar çok evlenmeye odaklanıyoruz ki seçtiğimiz kişi doğru kişi mi bunu ıskalayabiliyoruz, doğru soruları sormayabiliyoruz. Ve yolda kalabiliyoruz :( Neyse ki toparlamanın hep bir yolu var. Teşekkürler sevgili hocalarımız, emeğiniz çok
Adsız dedi ki…
Güzel bir konuya temas etmişsiniz emeğinize sağlık.
Adsız dedi ki…
Çok güzel ve faydalı bir yazı olmuş... Birleşmenin önemini çok güzel ifade etmişsiniz. Ne demişler birlikten kuvvet doğar. İnsanlar ne kadar çok bildiğini iddia etse bile bilmiyordur. İnsanın bazen insan olduğunu hatırlaması ve bazı konularda bilmediğini fark edebilmesi gerekir. Eğer Efe hakkında bilmediğini fark etmeseydi Nermin, yuvaları yıkılabilirdi. Bazı farklılıklar güzeldir... Emeğinize sağlık...
Meral U. dedi ki…
Hayattaki farklılıkları yönetebilmek için; "O
farklılıkları farketmek gerekir" çok anlamlı ve faydalı bir makale ellerine sağlık👏
Adsız dedi ki…
Yazanın emeğine sağlık çok güzel bı makale
Adsız dedi ki…
çok basit yemek siparişi verirken bile hemen yorumlara bakıyoruz. acaba kaç begeni almış memnunlar mı diye. ancak hayatımızı bu kadar etkileyen tam dönüm noktası olan yerde araştırmadan ilerleyip devam ediyoruz. peki niye? çok güzel düşündürücü bir yazı olmuş. kaleminize sağlık
Adsız dedi ki…
Emeğinize sağlık çok güzel bir yazı olmuş. Keşke insan, gerçekten tanımanın nasıl bir şey olduğunu bilerek adım atsa...
Adsız dedi ki…
Doğru kişiyi nasıl bulacağız bunun bir sırrı var mıdır acaba?
Adsız dedi ki…
İnsan karşısındakini tanıdığı kadar ilişkisini yönetir
Adsız dedi ki…
İnsanların farklı olması sorun değil. Farklı olana kötü demek sorun :)
Creamİce dedi ki…
Karşı tarafa çok istekli olduğunu hissedince, ilgi çekici olunmuyor. Kaçan kovalanıyor.
Özgürce🌺 dedi ki…
Derin bir ahhh çekip, kéşkelerle dolu cümleler kurası geliyor insanın. Faydası var mı... yok... o zaman bulunduğu yeri güzelleştir. #şimdi ne yapabiliyorsan onu yap... ama boş durma...
Adsız dedi ki…
Seçim yaparken neye göre yaptık o seçimi? Estetikse zaten fayda olmayacak o zaman ne kadar ahlaklı ona baktık mı?Yada ne kadar ihtiyaç gideriyor.Öylesi seçilen eşler öylesi hayatlar getiriyor.
Hızlı boşanmalar yada nankorlukler .İnsan ziyandadır olan ah insan
Sümeyra K dedi ki…
Evlilik isteğinin fazla olduğu yerde eş seçimi biraz daha geri planda kalıyor. Aynı eve girip istediğine ulaştığında da insan gerçeklerle karşılaşabiliyor. Oysa mutlu bir evlilik düşler herkes.
Evlilik isteğini pasifleştirip karşıdakini tanımaya anlamaya biraz zaman ayırsa insan çok daha başka yaşayacak ilişkileri aslında. Karşımdaki gerçekte kim? Birbirimizin eksik yanlarını tamamlayabiliyor muyuz? Bu soruların cevaplarını bulmak kıymetli.
Samimi dedi ki…
Keşke , evlenmeden önce bu satırları gelin kızımız, ile damat oğlumuz okumuş olsa🤲emeğinize sağlık🌿
Ayse N. dedi ki…
Yoldan keyif alabilmek için yoldasi tanımak gerekir ne güzel anlatilmış, kaleminize sağlık...
Hümeyra Çelik dedi ki…
Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu? O kadar keyifle okudum kii:) Rabbim ilişkide olduğumuz herkesi iyi tanımayı ve ilişkiyi doğru yönetmeyi başaranlardan eylesin inşaAllah.. kaleminize sağlık
Hatice Acar dedi ki…
Bu yol ancak bizi iyi anlayan ve tanıyan yoldaşlarla yürünebilir. Kaleminize sağlık.
Gönül Kılıç dedi ki…
Ne güzel anlatılmış yol arkadaşı ve onu tanımanın önemi. Bir arada kalabilmek gayret ister emek ister...Emeğinize sağlık 🌸🌿

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yeter Ki Pes Etme

Yeter Ki Pes Etme Masmavi gözlerinin kenarları ağlamaktan kırmızıya döndü. Küçük kız güle oynaya indiği merdivenleri dizleri yara içinde yukarı çıktı. Annesi o halini görünce şok oldu. “Noldu Yaren sana?” diyebildi sadece.  “Bisikletten düştüm annecim. Canım çok acıyor.” der demez kapının önünde yığılıverdi.  Annesi telaşla ambulansı aradı. Ambulans geldiğinde Yaren çoktan kendine gelmişti. Sağlık memuru ona sorular sorup muayene etti. Ambulansın sedyesine yattığında ürkek bir kedi gibi etrafı izliyordu. Daha önce hiç bulunmadığı bir yerde tedirgindi. Sağlık memuru ona gülümseyerek konuşuyor ve yapacağı her adımda bilgi veriyordu. Böylece biraz olsun rahatladı.  Yol boyu ilerlerken iki damla yaş o masmavi gözlerden süzülüverdi. Ağlarken kendi kendine söylendi. Yaren: “Of yaa, bir daha binmicem!” Sağlık memuru: “Neye binmiceksin?” Yaren: “Bisiklete bir daha binmicem.” Sağlık memuru: “Neden binmeyesin ki, herkes bisikletten düşebilir. Biliyor musun şu yaşımda düştüm ben...

Hazır ol 2025! Sana yeni siparişler geliyor!

Hazır ol 2025! Sana yeni siparişler geliyor! Bir yılı daha uğurlamanın arifesindeyiz... Bazen insan beş dakikaya sabredemezken 365 gün 6 saatin yeniden geride kalması inanılmaz, değil mi? Daha dün elimizde makasla tutkal vardı ve sevdiklerimize yeni yıl kartı tasarlıyorduk. Makyaj pamuğundan kar yapıp yapıştırıyorduk. Karttan çok yüzümüze gözümüze bulaşan simler yıkamakla çıkmaz ve günlerce pırıl pırıl gezerdik. Bazı kartları postaneden yakınlarımıza gönderirdik. Bunun için kuyruk bekler, heyecan duyardık. Kartı teslim alan tanıdıklar, o acemi tasarımlarımıza hayran kalmış gibi yapardı. Sıra arkadaşımız, kartımızla dalga geçmiş bile olabilirdi ama biz övgülere inanmak isterdik. ‘HOŞ GELDİN Bin dokuz yüz… iki bin bilmem kaç...’’ Bunun gibi her yıl birçok senenin rakamları o kartları süslerdi. Yetişkin olunca kart tasarımları son bulur ama bu dönemlerde yaşanan bazı hisler hala ortaktır. Çoğu insan muhabirlerin uzattığı mikrofonlara benzer beyanlarda bulunur. Geçen yıla biraz sitem, gel...

Sporla Yeniden

Sporla Yeniden Ayşe bir süredir yataktan hiç bu kadar dinç kalkmamıştı. Bir hafta önce başladığı spor ne de iyi gelmişti. Gözlerini açınca içine, derin bir nefes çekip, bir kez daha şükür etti. Oysa spora başladığı ilk günler ne çok kas ağrısı çekmişti. İlk günler, çok sancılı geçmişti. Bacakları, kolları uzun süredir spor yapmadığı için, yaptığı ilk sporla hamlamıştı. Bu yüzden yürümekte bile zorlanıyordu. Ama önemli değildi, biliyordu ki sonu güzel olacaktı.  "İyi olan şeylerin başında bir miktar acı ve zorlanma olurdu." Sabredince sonunun güzel olacağının bilincindeydi. Hem istediği fiziksel görünüme kavuşacak hem de burada başlattığı hareket ile hayatına bereket katacaktı. Bu yüzden hem sabırlı ydı hem ümitli . Kimi zaman sabahın erken saatlerinde kalkıp esneme ve hareketler ile gününü bereketlendirdi. Kimi zaman gün içinde yaptığı yürüyüşler ve yüzmeyi de buna ekledi. Erken kalkıp, sporunu yapıyor, ılık bir duştan sonra daha önce hiç olmadığı kadar dinç hissediyordu kend...