Ana içeriğe atla

Eşimle Tanışmayı Unutmuşuz!

Eşimle Tanışmayı Unutmuşuz

Mercan ve kuzeni Gamze sabahtan beri evin içinde dört dönüyorlardı. Kış gelmeden detaylı temizliğe girişmişlerdi. "Hepsini bugün bitirmek şart mıydı?" diye söylendi Mercan. Komodinin üstünü silerken fotoğraf çerçevesi yere düştü. Eline alıp uzun uzun fotoğrafı incelerken, sesi duyup gelen Gamze; "Hayırdır kocanı mı özledin?" diye muzipçe takıldı kuzenine. "Yok ya baksana, yıllar oldu hala aynı ciddi bakış, aynı duruş. Benim adamın yüzü gülmüyor ya da ben güldüremedim ne bileyim. Baba olacağının haberini aldığında bile dudağının kenarı biraz oynamıştı düşün." diyerek anlatmaya başladı. Bu adam niye hep ciddiydi? Onun bu donukluğu, sakinliği bazen çekilmez hal alıyordu Mercan için. Sabahları günaydın diye cıvıldayarak kalkan Mercan, karşısında bir şey demeden banyoya giden kocasını buluyordu. Sabahları çirkin mi oluyorum acaba diye kaç kere içinden geçirmişliği vardı.

Sevgi

Farklılığından mı? Yoksa…

Heyecanlı heyecanlı bir şeyler anlatırken onun donuk bakışlarına yakalanmak tüm heyecanını söndürüyordu. Nasıl oluyordu da sabahtan akşama kadar susabiliyordu. Ya da birkaç kelimelik cevaplarla günü geçirebiliyordu. Gerçi Mercan’ı sonuna kadar dinlerdi. Konuştuğu konu hakkında bir şeyler mutlaka söylerdi. Ama genellikle olur, sen bilirsin, evet, hayır gibi kısa cevaplar verirdi.

Kocasından “Seni Seviyorum” cümlesini duymayalı uzun zaman olmuştu. Oysa komşusu Neslihan’ın eşi konuşkan hoşsohbet birisiydi. Eşine sevdiğini söyler uzun uzun sohbet ederlerdi. Kendi kocası da öyle olsun isterdi. Eşi sevgi sözcüklerini söyleyemez hatta duygularını hiç dile getiremezdi.

İster istemez eşini başkalarıyla kıyas ediyor ama bundan dolayı da eşiyle yaşadığı tartışmalar sürekli artıyordu. Bazen dayanamaz “Beni sevmiyor musun” diye sorardı Mercan. Karşılığında ise “yahu sevmesem yanında işim ne?” olurdu.

Mercan, onun en sevdiği yemeği yapmak için uğraşır, didinir bir “eline sağlık” demesini beklerdi. Eşi yemeği yerken dünyada sadece o ve masadaki yemek varmış gibi davranırdı. Kafasını kaldırıp bakmadan yemeği bitirirdi. Mercan usanmadan her defasında “Canım nasıl olmuş yemek?” diye sorar ve hep aynı cevabı alırdı. “Hayatım beğenmesem yemezdim.” Mercan’ın duymak istediği cevaplar bunlar olmadığı için yüzü hemen asılırdı.

“Bırak güzel bir şey söylemeyi bu adamla tartışamıyoruz bile” diye devam etti anlatmaya. “Hiç mi içindekileri dökmez ya. Tartışarak, konuşarak, duygularımızı dile getirerek anlaşamazsak nasıl devam edeceğiz biz bilmiyorum.”.

“Hayatım eşin zihnindeki kelimeleri dışarı vuramıyor olabilir mi?’’ diye sordu kuzeni.

Sevgi 

Sevdiğini Göstermek İçin Kelimeler Mi Gerekli?

“Tercüman tutacağım artık Gamze. Belki benim ne dediğimi ona anlatır. Onunkini de bana. Bu adam niye böyle anlamıyorum. Nasıl oldu da ben bu adamla evlendim. Daha önce de böyle miydi, yoksa ben mi fark etmedim.” diye içini geçirdi Mercan.

“Peki arkadaşlarıyla ilişkileri konuşmaları nasıl?” diye sordu Gamze.

“Onlarla da benimle konuştuğunun 3 bilemedin 4 cümle fazlasını konuşur. Onlarla olan ilişkisi beni de pek ilgilendirmiyor aslına bakarsan.”

Gamze istediği yanıtı almıştı. “Canım eşinin tüm çevresiyle ilişkisi bu şekilde demek ki. Bu şekilde çevresinde sevilen bir adam. Onun da tarzı bu şekilde demek ki. Olamaz mı?”

“Eşin belki de farklı bir şekilde seni sevdiğini söylüyordur, belki de sen anlayamıyorsundur.” olabilir mi diye sordu.

Gamzenin bu cümlesinden sonra Mercan birkaç dakika kıpırdamadı.

“Nasıl ya? Evlendiğimizden beri bana bir ya da iki kere seni seviyorum demiştir. Söyleseydi ben duyar ve unutmazdım.”

“Bazı insanlar sevildiğini sözlü duymak ister haklısın. Ama ben diyorum ki bazıları da bunu sözlü söylemek yerine farklı şekillerde gösterebilir. Hatta sana belirttiği gibi senin de sevgini öyle göstermeni bekliyordur.”

“Nasıl yani, ne yapmış olabilir ki?” diye sordu Mercan.

“Ne bileyim belki seni seviyorum demiyordur ama eve gelirken özel gün bile olmasa sana elinde çiçekle gelmiş olabilir. Soğuk bir kış günü eve gelirken seni sıcak tutacak bir atkı bir eldiven almış olabilir. Senin sevdiğin fırından o en çok sevdiğin çöreklerden almış olabilir. Bunlar da ona göre seni seviyorum demenin farklı yoludur.”

Gamzenin söyledikleri daha bitmeden Mercan içeriden eşinin yeni aldığı soğuk kış günlerinde bile sıcacık tutan montu getirdi.

“Tam da senin dediğin gibi bak bunu geçen hafta almıştı bana” dedi bir yandan montu üzerine giyerken. Alıcı gözle ilk kez bakmıştı monta. Montunu giydi ve aynada kendisine bakarken bir şeyi fark etti. Montun tam kalp hizasında “Seni Seviyorum” yazıyordu. Bazen bu adamı tanımıyor muyum diye düşünüyordu. “Biz tanışmadan evlendik galiba.” dedi gülümseyerek.

Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki; "Herkes birbirinden farklıdır. Herkesin sevme ve sevdiğini gösterme şekli de birbirinden farklıdır."

Bu, hayatı algılama şeklimizin farklılığından kaynaklanır. İnsanı tanıdığımızda, karşımızdaki kişiden ne beklememiz ya da ne beklemememiz gerektiğini de biliriz. Evlilik zamanla tanıştığımız değil, tanışarak yola başladığımız yerdir. İnsan ini tanımayınca sevgisini de değer verdiğini de anlamıyor ve mutsuz oluyor.

Oysa insan yola çıkacağı insanı tanıdığında, söylediklerinin veya söyleyemediklerinin nedenini bildiğinde, farklılıkların sebeplerini öğrendiğinde tepkilerini de daha kontrollü verebiliyor. Farklılıkların nedenini bilmezsek nasıl davranacağımızı, nasıl çözeceğimizi ve bu farklılıkları nasıl yöneteceğimizi bilemeyiz. Farklılıkların nedenlerini bilmenin yolu insanı tanımaktan geçer.

Bir mobilya ustası ağacın farklılıklarını bilmeden çamı, meşeyi ya da gül ağacını tanımadan sanatını konuşturamaz. Usta olmanın yolu malzemeyi iyi tanımaktan onu doğru şekilde kullanmaktan geçer.

İnsan, ilişkilerinde ustalaşmak, daha iyi ilişkiler kurmak, mutlu ve başarılı olmak istiyorsa bunun yolu da İnsan Tanımaktan geçiyor... 

***

İnsanoğlu var olduğundan bu yana amacı hiç değişmemiştir. Mutlu başarılı olmak ve iyi ilişkiler kurmak. 

Deneyimsel Tasarım Öğretisi de insanın amacını amaç edinmiştir. "Kim Kimdir""İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" programlarında sunduğu stratejilerle insanların dününden daha başarılı, daha mutlu ve daha marifetli olmalarına destek olur. 

"Her ilim sahibinin üstünde daha iyi bilen biri vardır."

***


Yorumlar

Adsız dedi ki…
Farklılıkların nedenini bilmezsek nasıl davranacağımızı, nasıl çözeceğimizi ve bu farklılıkları nasıl yöneteceğimizi bilemeyiz. Farklılıkların nedenlerini bilmenin yolu insanı tanımaktan geçer.
Ne kadar faydalı cümleler 🌺İnsan bunları bilmeyince yılları geçiyor insan tanımakla ilgili... Emeğinize sağlık 🌺
Adsız dedi ki…
Hayatimizdaki insanlari gercekten tanımıyor olmak ne tuhaf. Oysa insanlar hep kisinin kiyafetine nereli olduğu bilerek tanıdığını zannediyor.
Güzel farkindalik için tesekkurler
Adsız dedi ki…
Farklıliklarımızın ilişkilerimizi nasıl etkilediğini anlatan gızım bir yazı olmuş
Adsız dedi ki…
Eşini tanıdığını düşünen ama aslında tanıyamadığı için boşanan birçok insan var. Bu konuda faydalı bir yazı olmuş elinize sağlık .
Adsız dedi ki…
Eşinden onu sevdiğini söylemesini çok isteyen ama ısrarla duyamayan arkadaşım geldi aklıma... Cevabı "sevmesek evlenir miydik" :) Demek ki herkesin sevdiğini gösterme biçimi farklıymış :)
Adsız dedi ki…
Yine mükemmel bir yazı kaleminize yüreğinize sağlık.
Adsız dedi ki…
İşte o yüzden "Kim Kimdir?" eğitimini herkese tavsiye ediyorum. İnsan davranışlarının arkasındaki sebebi anlamak büyük bir konfor. Teşekkürler :)
Adsız dedi ki…
İnsan evine bir çiçek aldığında bile hangi ortamda, ne kadar su ister, nasıl bir toprak işter, özellikleri nedir, ne sıklıkta çiçek açar, döker tanımaya çalışıyor. Tanımadan ona çiçek açtıramıyor. Orkideye sardunya muamelesi yapınca çiçek kuruyor, ölüyor. Emeğinize yüreğinize sağlık.
Emine dedi ki…
insanı tanımak bir sanat, elinize sağlık :)
Ebru Karaoğlan dedi ki…
Ahh ahh kendimi ve eşimi okudum sanki 🤗🤗 çok güzel çok samimi bir yazı olmuş elinize sağlık 💐
Adsız dedi ki…
İnsanın tahammülü sabrı insanı tanımaktan geçer.. Emeğinize sağlık
Adsız dedi ki…
İnsanın tahammülü sabrı insanı tanımaktan geçer.. Emeğinize sağlık
Adsız dedi ki…
Zanlarimizla düşündüğünüzden gerçekleri göremiyoruz
Adsız dedi ki…
Bu yıl 35 yıl olacak kısmet olursa, sevgi aşk hic bir zaman yaşamadık ha bu nasıl evlilik demeyin severek aşık olarak evlenenleride gördük tüm örnek aldigim evlilikler boşandı.Şu da bir gerçektir ki bence zor bazen dayanilamayacak kadar zorda geçse sanırım bazı şeylerin üstesinden gelmişiz ya da ben kendimi kandırıyorum kim bilir 🫠
Adsız dedi ki…
Beklentiyi düşük tutmak lazım hatta beklenti olmaması gerek sevmesem yanında ne işim var
Adsız dedi ki…
Kaleminize sağlık çok güzel anlatılmış

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sporla Yeniden

Sporla Yeniden Ayşe bir süredir yataktan hiç bu kadar dinç kalkmamıştı. Bir hafta önce başladığı spor ne de iyi gelmişti. Gözlerini açınca içine, derin bir nefes çekip, bir kez daha şükür etti. Oysa spora başladığı ilk günler ne çok kas ağrısı çekmişti. İlk günler, çok sancılı geçmişti. Bacakları, kolları uzun süredir spor yapmadığı için, yaptığı ilk sporla hamlamıştı. Bu yüzden yürümekte bile zorlanıyordu. Ama önemli değildi, biliyordu ki sonu güzel olacaktı.  "İyi olan şeylerin başında bir miktar acı ve zorlanma olurdu." Sabredince sonunun güzel olacağının bilincindeydi. Hem istediği fiziksel görünüme kavuşacak hem de burada başlattığı hareket ile hayatına bereket katacaktı. Bu yüzden hem sabırlı ydı hem ümitli . Kimi zaman sabahın erken saatlerinde kalkıp esneme ve hareketler ile gününü bereketlendirdi. Kimi zaman gün içinde yaptığı yürüyüşler ve yüzmeyi de buna ekledi. Erken kalkıp, sporunu yapıyor, ılık bir duştan sonra daha önce hiç olmadığı kadar dinç hissediyordu kend...

Haftada İki Saat Spor İşe Yarar Mı?

Haftada İki Saat Spor İşe Yarar Mı? “ Egzersiz hakkında ne düşünüyorsunuz?” diye bir soru sorsak, sizce cevaplar nasıl olurdu? Çoğunluk, egzersizin faydalarından bahseder, yapılması gerektiğini savunur. Yani “Neden yapmalıyız?” diye sorduğumuzda, çoğu kişi bunun iyi bir şey olduğunda hemfikirdir. Ama işin aslına bakarsak, bu söylemler çoğunlukla teoride kalır. Egzersizle gerçekten ilgilenenlerin sayısı oldukça azdır. Bu kadar iyi bir şeyse yaşam rutinimizde egzersize pay ayırmıyor olmamız garip değil mi? Alışveriş, yemek, eğlence gibi, sonunda keyif alacağımız bir şey söz konusu olduğunda, zaman ayırmakta zorlanmayız. Yol gitmek, efor sarf etmek gözümüze batmaz. Ama konu sağlığımız için harekete geçmek olunca, aynı hevesi gösteriyor muyuz? "Zamanım yok... Çok yoğunum... Yorgun hissediyorum... Bütçem yok... Yürüyecek yer yok... Düzgün salon yok... Hem zaten haftada iki saat egzersiz ne işe yarar ki?" Yapmak istemediğimiz bir şey için bahane üretmek hiç zor değil.  Uyku saatler...

Erteleme Şimdi Yap

Erteleme Şimdi Yap Gün çoktan aydınlanmış ortalık hareketlenmişti. Kuşlar sabah konserlerini vermeye başlamışlardı. Görünmüyorlardı ama koro halinde ötüşüyorlardı. “Yine geciktim” diye söylendi Gonca “şu alarmı ertelemesem olmaz mı acaba?” “Azıcık daha uyusam” diye alarmı erteler sonra da apar topar kalkardı.  Yetişebileceğim işleri yetiştiremiyorum. Ne zaman şöyle bir "oh be yetiştim" diyeceğim acaba? "Yine geldiler beni bekliyorlar. Neden bekleten taraftayım?"  diye söylendi, alelacele çıktı evden. Bu günlerde bunları düşünürken buluyordu kendini. Öyle böyle servise yetişti, bazen kaçırdığı da oluyordu.  Ertele-me... Bu defa beş dakika daha erken geldi. İşleri dünden bugüne sarkmıştı, önceki günden de düne sarkan işler vardı. Zaten iyice alışmıştı geciktirmeye ve her defasında sarkan işleri daha fazla oluyordu. Buna bir çözüm bulmalı, nasıl yapabilirim? Diye düşündü. “Bu işler iyice birikti yardım alsam da yine birikiyor.” Dedi kendi kendine. Gonca, neyi doğru yap...