Ana içeriğe atla

İyi İnsan Olmak

İyi İnsan Olmak

İş çıkışı, evine giden yol üzerindeki parktan gelen sesler dikkatini çekti. Çocuklar ne güzel koşturup gülüşüyordu. Onların o eğlenceleri, mutlukları Sema’yı mutlu etmişti. Yüzüne konan tebessümle, eve doğru hızlı adımlarla ilerledi. Apartmanın köşesindeki fırıncı İhsan abiye uğradı. Bazen evde ekmek olsa da uğrardı fırına. Çünkü İhsan abinin o tebessümlü hatırşinas konuşması çok hoşuna giderdi. Her görüşmelerinden sonra Sema, "Ayaküstü enerji depoladım" derdi. Yine aynısı olmuştu, yüzündeki tebessüm daha da yayılarak evinin kapısını çaldı. Kapıyı annesi açmıştı. Daha girer girmez anlatmaya başladı. "Biliyor musun Sema? Adamı öldüren komşusu çıktı." Sema’nın tüm enerjisi çekildi. "Anne ya yeni girdim eve. Daha nasılsın bile demeden bana bütün gün izlediğin trajedileri anlatma ne olursun." Annesi emekli olduktan sonra gündüz kuşağı programlarını hiç kaçırmayan biri olmuştu. Sabah kuşağı, öğlen kuşağı ne varsa televizyonda onu izlerdi. Aslında izlediği programların çoğu olumsuz öykülerle doluydu. Kim kimle olmuş, kim kimi öldürmüş, aldatmış tüm gün bu öyküleri dinlerdi.

 iyi

Kereste Giren Fabrikadan, Demir Çıkmaz…

Annesi, bu programların olumsuz olduğunu düşünmezdi, kendisini nasıl etkilediğini de. Bütün gün bu programları izleyince de akşam Sema’ya özetini geçiyordu.

İnsan bu hayatta algıladığı kadardı ama Sema bunu annesine anlatamıyordu.

Sema ise güzel olan şeyleri duymak, bakmak, hissetmek istiyordu. O nedenle akşam eve geldiğinde buna göre bir program seçiyordu. Sürekli birbirleri ile kavga eden, tartışan, bağıran, aldatan insanların anlatıldığı programlar onu geriyordu.

Sema, çirkin görüntüleri, konuşmaları ya da kokuları algılayarak hayatında istediği huzuru bulamayacağını biliyordu. Dahası mutlu olmanın ve en önemlisi iyi bir insan olmanın pek mümkün olmayacağına inanıyordu. İnsan neye şahit olursa bir süre sonra ona göre davranışlar ortaya koyuyordu. Sürekli kavga dövüş oyun oynayan yeğeninin bir süre sonra etrafındaki çocuklara vurmaya başlaması da bu nedenleydi.

Arkadaşları ile dışarı çıktığında bile kalabalık, gürültülü yerler yerine insana dinginlik veren yerleri tercih ediyordu. Sohbet ederken insanların birbirini rahat duyabileceği yerleri severdi. “Güzel bir manzara varsa biz de güzelleşiriz. İçimiz açılır, sakinleşir, ferahlarız” derdi.

 iyi

İnsan Baktığı, Gördüğü, Duyduğu Şeylerle Hayatını Şekillendirebilir Mi?

İnsan neyi algılamayı tercih ederse ona göre davranışları da şekilleniyordu. Çevresindekiler, Sema’ya nasıl böyle pozitifsin diye sorardı. Sema, duyduklarının, gördüklerinin, kokladıklarının, tattıklarının güzel şeyler olmasına çok dikkat ederdi. Çünkü bütün gün çöplükte duran birisinin gül kokmasının mümkün olmayacağını biliyordu.

Bir ortamda gülen, kahkaha atan birisi bunu yapmaya devam ettiğinde oradaki tüm insanların gülmeye başladığına tanık oluruz. Birisi çok içli içli ağladığında ise hemen yüz ifademiz değişir. Sadece yüz ifademiz değil duygu durumumuz da değişir.

Çünkü insan neye bakar, neyi görür, neyi duyarsa onu aktarır. Bir sokaktan geçerken yığılmış çöplere bakıp şikâyet etmek mi iyi gelir yoksa o evin kapısının önünde tenekenin içinde açmış sardunyayı görmek mi? Hangisi insanın yüzünde bir tebessüm oluşturur?

İnsan seçebilen ve seçtikleriyle de hayatını şekillendirebilen bir canlı.

  • Yüzü asık, 
  • Sürekli söylenen, 
  • Şikâyet eden, 
  • Eleştiren, 
  • Olumsuz konuşan insanı, kim sever ki?

Sürekli başkalarının eksiklerini, hatalarını gören insan sürekli eleştirir hale gelir. Hâlbuki iyi tarafını, yapabildiklerini görmek teşekkürü ve beraberinde iyi ilişkileri getirir.

Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki; "İnsan algıladığını aktarır."

İnsanın iyi bir insan olabilmesi için iyiyi algılaması gerekir. İnsan dış dünyada birçok mesaj varken algısına sınır koyup sadece iyiyi algıladığında iyi insana dönüşüm başlar...

 ***

İnsanoğlu var olduğundan bu yana amacı hiç değişmemiştir. Mutlu başarılı olmak ve iyi ilişkiler kurmak. 

Deneyimsel Tasarım Öğretisi de insanın amacını amaç edinmiştir. "Kim Kimdir""İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" programlarında sunduğu stratejilerle insanların dününden daha başarılı, daha mutlu ve daha marifetli olmalarına destek olur. 

"Her ilim sahibinin üstünde daha iyi bilen biri vardır."

***

Yorumlar

Adsız dedi ki…
Günümüz dünyası neye baksak kirli artık, . yapılan kötülükler ..
Algıyı temiz tutmaya çalışmak kolay olmayacak
Farkındalık için teşekkürler
Adsız dedi ki…
İnsan gercekten algıladığı kadar. İyiliğide kötüyüde aktarmak bizim le ilgili.
Adsız dedi ki…
İnsanın neyi algılıyorsa o algıladığı şeye dönüştüğünü anlatan çok güzel bir yazı olmuş...
Adsız dedi ki…
Hayatımızdaki 5 kişinin ortalaması olduğumuzu kanıtlayan bir yazı olmuş. Tencereye koyduğum malzeme neyse akşam onu yiyoruz. Tencereye pirinç koyup bulgur pilavı yemiyoruz. Kimlerle birlikte, ne dinleyerek, ne duyarak günümüzü geçirirsek ona benziyoruz. Kaleminize sağlık çok farkındalık içeren bir yazı olmuş.
Adsız dedi ki…
Neyi algıladığımız hayatımızın kalitesini değiştirecek kadar önemli. İyiyi algiladiginda iyiye dönüşüm başlar. Teşekkürler. Çoğumuzun hayatında karşılaştığı konuya temas ettiğiniz için.
Adsız dedi ki…
O zaman güzeli iyiyi algılayabilecek ortamlarda olmalıyız. Bize yanlış şeyler öğreten gösteren değil😊 inşallah
Adsız dedi ki…
Kereste giren fabrikadan demir çıkmaz ne kadar basit ama mantıklı :)
Umut dedi ki…
İnsan seçimleriyle neyi algılayıp algılamayacağını seçer.İnsan seçtiğini algılar, algıladığını da aktarır. Seçimlerimizin kalitesi hayatımızın kalitesini belirler.
Ebru Karaoğlan dedi ki…
Ne kadar güzel bir yazı olmuş. Sema içimizi açtı resmen. Örnek almak nasip olsun 🤲🏻
Adsız dedi ki…
Algiladiklarimiza dönüştüğü muz farkindaligi oluştu teşekkür ederiz
Adsız dedi ki…
Sizce hangisi?😊
Bir sokaktan geçerken yığılmış çöplere bakıp şikâyet etmek mi iyi gelir yoksa o evin kapısının önünde tenekenin içinde açmış sardunyayı görmek mi?
Adsız dedi ki…
Kaleminize emeğinize sağlık. İnsan hayatta neyi algıladığının farkında olmadan aktarım yaptığı için sorunun ne olduğunu bilmiyor. Umarım bilenlerden algılamalarımızı doğru yere çevirenlerden oluruz...
Adsız dedi ki…
İyi insan olmak ne kadar önemli…bunu bana tekrar hatırlattığınız için teşekkür ederim…
Adsız dedi ki…
Benle anami anlatmış bu yazı bu kadar da mı benzer olur televizyon larda böyle yayınlar olmasa ne iti olur yaşlilarimiz için
Zeynep dedi ki…
Harika bir yazi, ufkumu acti
Mürüvvet dedi ki…
Güzeli herkes sever ama adımları çirkine gidebilir. Bunun sebebini de açıklamışsınız. Daha önce algıladık o çirkini. Güzel bakan güzel görür, güzele bakan güzeli görür, güzel aktarır, güzel davranır.
Adsız dedi ki…
hemhal olduklarınızla bihal olursunuz derler. yani kiminle arkadaşlık yaparsanız ona benzersiniz. o yüzden hep iyilerle karşılaşmak ve iyi bir insan olabilmek için çaba sarf etmeliyiz. şahit olduğumuz kötü şeyleri yapmak yerine oradan kendimize bir deneyim çıkartıp, deneyimleri kendi lehimize çevirmek ne kadar güzel olur. bilicimizi açık tutmak için iyi düşünmek, sağlıklı yemek, ruhumuzu doyuracak şeyler dinlemenin tam zamanı.......
Gül dedi ki…
İnsan bu hayatta algıladığı kadardı; ne kadar çarpıcı bir cümle…
Adsız dedi ki…
İnsanın algıladığını aktardığını ilk öğrendiğimde çok etkilenmiştim… çok güzel anlatılmış 🦚🌿☘️
SAVITRI dedi ki…
Sema'ya özendim dogrusu.Onun gibi iyimser olabilmek,birazda cevremizde bayağı fazla olan olumsuzluklari görmezden gelmek...kolay degil doğrusu
Adsız dedi ki…
Ben de Sema gibi olmak istedim.. Ne güzel
Adsız dedi ki…
Ne güzel bir strateji... iyiyi algıla iyiyi aktar ve iyi ol...
Ellerinize sağlık...🌿
Adsız dedi ki…
Güzeli görmek herkese nasip olmuyor😔
Adsız dedi ki…
Ne kadar doğru insan neyi alırsa içeriye dışarıya da o çıkar. Çok keyifli bir yazı olmuş, teşekkürler 🍃
Emine dedi ki…
neyi algıladığımız ne kadar önemli, seçimlerimize dikkat: )
Zeyno dedi ki…
Doğru... İnsan çevresine uyumlanıyor. Neden? Çünkü onu algılıyor. Bir kafede duyduğumuz şarkıyı mırıldanmaya istemsizce başlamamız gibi.

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hazır ol 2025! Sana yeni siparişler geliyor!

Hazır ol 2025! Sana yeni siparişler geliyor! Bir yılı daha uğurlamanın arifesindeyiz... Bazen insan beş dakikaya sabredemezken 365 gün 6 saatin yeniden geride kalması inanılmaz, değil mi? Daha dün elimizde makasla tutkal vardı ve sevdiklerimize yeni yıl kartı tasarlıyorduk. Makyaj pamuğundan kar yapıp yapıştırıyorduk. Karttan çok yüzümüze gözümüze bulaşan simler yıkamakla çıkmaz ve günlerce pırıl pırıl gezerdik. Bazı kartları postaneden yakınlarımıza gönderirdik. Bunun için kuyruk bekler, heyecan duyardık. Kartı teslim alan tanıdıklar, o acemi tasarımlarımıza hayran kalmış gibi yapardı. Sıra arkadaşımız, kartımızla dalga geçmiş bile olabilirdi ama biz övgülere inanmak isterdik. ‘HOŞ GELDİN Bin dokuz yüz… iki bin bilmem kaç...’’ Bunun gibi her yıl birçok senenin rakamları o kartları süslerdi. Yetişkin olunca kart tasarımları son bulur ama bu dönemlerde yaşanan bazı hisler hala ortaktır. Çoğu insan muhabirlerin uzattığı mikrofonlara benzer beyanlarda bulunur. Geçen yıla biraz sitem, gel...

Haftada İki Saat Spor İşe Yarar Mı?

Haftada İki Saat Spor İşe Yarar Mı? “ Egzersiz hakkında ne düşünüyorsunuz?” diye bir soru sorsak, sizce cevaplar nasıl olurdu? Çoğunluk, egzersizin faydalarından bahseder, yapılması gerektiğini savunur. Yani “Neden yapmalıyız?” diye sorduğumuzda, çoğu kişi bunun iyi bir şey olduğunda hemfikirdir. Ama işin aslına bakarsak, bu söylemler çoğunlukla teoride kalır. Egzersizle gerçekten ilgilenenlerin sayısı oldukça azdır. Bu kadar iyi bir şeyse yaşam rutinimizde egzersize pay ayırmıyor olmamız garip değil mi? Alışveriş, yemek, eğlence gibi, sonunda keyif alacağımız bir şey söz konusu olduğunda, zaman ayırmakta zorlanmayız. Yol gitmek, efor sarf etmek gözümüze batmaz. Ama konu sağlığımız için harekete geçmek olunca, aynı hevesi gösteriyor muyuz? "Zamanım yok... Çok yoğunum... Yorgun hissediyorum... Bütçem yok... Yürüyecek yer yok... Düzgün salon yok... Hem zaten haftada iki saat egzersiz ne işe yarar ki?" Yapmak istemediğimiz bir şey için bahane üretmek hiç zor değil.  Uyku saatler...

Sporla Yeniden

Sporla Yeniden Ayşe bir süredir yataktan hiç bu kadar dinç kalkmamıştı. Bir hafta önce başladığı spor ne de iyi gelmişti. Gözlerini açınca içine, derin bir nefes çekip, bir kez daha şükür etti. Oysa spora başladığı ilk günler ne çok kas ağrısı çekmişti. İlk günler, çok sancılı geçmişti. Bacakları, kolları uzun süredir spor yapmadığı için, yaptığı ilk sporla hamlamıştı. Bu yüzden yürümekte bile zorlanıyordu. Ama önemli değildi, biliyordu ki sonu güzel olacaktı.  "İyi olan şeylerin başında bir miktar acı ve zorlanma olurdu." Sabredince sonunun güzel olacağının bilincindeydi. Hem istediği fiziksel görünüme kavuşacak hem de burada başlattığı hareket ile hayatına bereket katacaktı. Bu yüzden hem sabırlı ydı hem ümitli . Kimi zaman sabahın erken saatlerinde kalkıp esneme ve hareketler ile gününü bereketlendirdi. Kimi zaman gün içinde yaptığı yürüyüşler ve yüzmeyi de buna ekledi. Erken kalkıp, sporunu yapıyor, ılık bir duştan sonra daha önce hiç olmadığı kadar dinç hissediyordu kend...