Sabah uyanınca dolabın aynasına yansıyan güneş Aylin’in dikkatini çekti. "Neredeyim ben?" deyip biraz düşününce yeni bir şehre dolayısıyla yeni bir eve taşındığını hatırladı. Unutulacak bir şey değildi elbette ama taşınma süreci onu o kadar yormuştu ki, zaman ve mekan kavramı bir süreliğine kaybolmuştu. Gözleri yansıyan gün ışığının parlaklığına dalıp gitmişti. Odanın rengi ışıkla ortaya çıkmıştı. "İyi ki bu rengi seçmişiz" diye düşünürken alarm sesi huzurunu kaçırdı. Yeni bir başlangıcın ilk günüydü bugün. Daha fazla oyalanmadan kalkıp çayı ocağa koydu ve elini yüzünü yıkadıktan sonra kahvaltıyı hazırlayıp eşini uyandırdı. Kahvaltı sonrası hazırlanıp birlikte çıktılar. Eşi, servis imkanı olduğu için arabayı Aylin'e vermişti. Arabada, acemi olduğu yollara dikkat kesilmişken bir yandan da "Acaba beni ne bekliyor?" diye düşünüyordu. Yollar sonunda bitmiş yeni iş yerine ulaşmıştı. Güvenlik görevlisinin hareketlerinden yanlış bir yere park ettiğini anlamıştı. "Arabayı park etmek ne kadar zor olabilir ki?" diye geçirmişti içinden. Kendisini acemi şoför gibi hissetmişti. Sonrasında görevlinin yönlendirilmesiyle derin bir nefes aldı.
Yeni Başlangıçlar, Yeni Zorluklar…
Yeni okuluna ilk adımını atmıştı. Heyecanını bir türlü yatıştıramıyordu. Aylin 12 yıllık coğrafya öğretmeniydi, bu şehre de eşinin görevi nedeniyle taşınmışlardı. Yeni bir şehre alışması bir yana, yeni okuluna alışması da zaman alacaktı. Aylin idealist bir öğretmendi ve mesleğini severek yapıyordu. Aynı mesleği yapmaya devam edecekti ama işe yeni girmiş biri gibi içinde bir heyecan vardı. "Hadi bakalım Aylin" diye kendini cesaretlendirip okulun kapısından tam adımını attı ki;
"Gün-ayyyy-dın Aylin hocammmm" sesiyle irkildi.
Gözlerini kapatıp havaya sıçradı. Tansiyonu düştüğünden hemen gözlerini açamadı. Karşıdan bir ses,
"Kusura bakmayın hocam korkutmak istememiştim, iyi misiniz?" diyordu ama cevap verecek hal kalmamıştı.
Kendini toparlayıp gözünü açınca karşısındaki kişinin nakil işlemleri sırasında tanıştığı, okulun müdürü Fevzi hoca olduğunu fark etti.
"Korkacağınız aklıma gelmedi, iyi misiniz sandalye getirelim, oturun" deyince,
"Yok hocam daha iyiyim, boşluğuma denk geldi, öğretmenler odasında toparlarım" diyebilmişti Aylin öğretmen.
Fevzi hocanın, "Tabi hocam, yeni dönem başlamadan önce kısa toplantı yapacaktım, o zamana kendinizi toparlarsınız" sözünü duyunca,
"Okulun ilk günü toplantı mı? Bir bu eksikti" diye içinden geçirdi.
Herkes öğretmenler odasında hazırdı. Aylin öğretmen biraz şaşkındı ama şaşkınlığını belli etmemeye çalıştı. Okulda yeni olduğu için her sene geleneğe dönüşen açılış toplantısından haberi yoktu.
Toplantı sanki yeni bir okul dönemi değil de, yeni bir mücadele dönemi başlıyor gibi his oluşturdu Aylin öğretmenin içinde.
Ders zili çalmıştı. Gireceği sınıftan epey gürültü geliyordu. İçeri girdi selam verdi. Bir an ses kesildi ama öğrenciler yeni öğretmeni görünce kendi aralarında tekrar konuşmaya başladılar.
"Biliyorum beni merak ediyorsunuz, ben de sizleri merak ediyorum. Kendimi tanıtayım ben yeni coğrafya öğretmeni Aylin."
Aralarından biri "Hocam gençmişsiniz, biz daha yaşlı birini bekliyorduk." diye kendince espri yapınca ardından gülüşmeler geldi.
Yeni öğrencileri, önceki okulundan biraz farklı mıydı? "Güçlü durmalıyım" dedi içinden. Çantasını masaya koyup konuşayım derken çantanın kolu elinde kaldı. "Öğretmenim siz değil ama çantanız yaşlıymış, beni bırakma diyor" deyince ardından yeniden gülüşmeler başladı.
Aylin öğretmen ne yapacağını bilemedi. Sınıfı yönetemiyor olmak onu daha çok gerginleştirdi. Hayatta en iyi olduğu konu işiydi. Neden başka bir okulda bu kadar zorlanıyordu? Oysa aynı işi yapıyordu. Değişen sadece okulu olmuştu. Yıllar içinde kazandığı deneyimi yeni başlangıcın zorluklarına yetmiyordu.
Her şeyin mi başlangıcı zordu?
Her öğrenciyi kazanmak onun için çok önemliydi. Kafasında türlü sorular belirdi.
- Yeni öğrencilerle doğru şekilde iletişim kurabilecek miydi?
- Müdürün çalışma prensiplerine ayak uydurabilecek miydi?
- Meslektaşlarıyla iletişim dengesini yakalayabilecek miydi?
İşe ilk başladığı günler geldi aklına... Bütün aksilikler onu bulmuş çok zorlanmıştı. Zamanla aksilikler azaldı işinden keyif alır hale geldi. Şimdi aynı derecede zorlanmıyordu ama yine de sıkıntı yaşıyordu.
Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki; "Her şeyin başı zordur."
İnsan zorluğun hep devam edeceğini zanneder. Bir süre sonra zorluk geçer yerine kolaylık gelir. Sonra kolay geleni sürekli zanneder hâlbuki her yeni başlangıçta yine zorlanacak. Tıpkı bir annenin ilk çocukta düşe kalka bebek bakımını öğrenmesi, ikinci çocukta her şeyi biliyor olmasına rağmen yine de zorlanması gibiydi… Demek ki yeni başlangıçlarda o konuyu çok iyi bilmek yetmiyordu.
Yani kontrolümüz dışında olan konular da olabiliyormuş.
Bu düşüncelerle bu zorlu günü bitirip ev yoluna koyulmuştu Aylin öğretmen. Akşam olunca günün değerlendirmesini yapmak için ajandasının başına oturdu.
Bu yolu nasıl yürüyeceğim?
Hayatımı kolaylaştırmak için kendime tavsiyeler;
- Sabretmek,
- Yapabileceklerime odaklanmak,
- Yaşadığım anlardan keyif almak,
- Kabul etmek,
- Hatalarıma gülüp ders çıkarmak...
Gününü değerlendirip kendisine yol çizince biraz olsun rahatlamıştı.
Şimdi yeni iş gününe merhaba diyebilirdi...
***
İnsanoğlu var olduğundan bu yana amacı hiç değişmemiştir. Mutlu başarılı olmak ve iyi ilişkiler kurmak.
Deneyimsel Tasarım Öğretisi de insanın amacını amaç edinmiştir. "Kim Kimdir", "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" programlarında sunduğu stratejilerle insanların dününden daha başarılı, daha mutlu ve daha marifetli olmalarına destek olur.
***
Yorumlar
Gerçekten de öyle dedirten bir yazı:)
Kaleminize.sağlık..
Yorum Gönder