Ana içeriğe atla

Ben ve Kendim

Ben ve Kendim

Sahilden geçen çocukların kahkahaları böldü dalıp gittiği yerden. Oysa ki biraz ferahlarım diye gelmişti her zaman geldiği bu sahile. 

Hep aynı bankta oturur, aynı yerden simit alırdı. Bazen balıkları besler, bazen kuşları arada kendi ağzına birkaç lokma atardı. Zayıf bedenine bakan herkes onun çok da yemeğe düşkün olmadığı anlardı. 

Evde hemen çıkınca boğazın o güzel manzarası belirirdi. Taş döşeli yokuşu inerken gördüğü manzaranın tadını çıkarırdı. Tüm arkadaşları;

“Ya Buse ne şanslı kadınsın. Bu manzara insanın ömrüne değer diyorlardı.” Tabi hiç o yokuş çıkışını düşünmeden. Hayat gibi.

Dalıp gitmesine sebep olan fotoğrafa bakıyordu şimdi. Hala o mutlu günlerden kalan fotoğrafı silememişti telefonun ekranından. Oysa ayrılalı neredeyse bir sene olacaktı.

İş yerindeki arkadaşları "Öğrenemedin bir türlü. Adam seni boşadı gitti. Bir de evlendi sen hala resmini mi taşıyorsun. Onca yıllık kocanı tanıyamamışsın işte."

Neyi öğrenememişti Buse? Öğrenme nasıl olurdu? İnsanlar insanları nasıl tanırdı?

Bu zaman kadar tanıdığını sandığı kişilerden gol yememiş miydi? Her zarara uğradığında, üzüldüğünde, kırıldığında daha da kendi içine çekilmiş ya da mesafe koymaya başlamıştı. Şimdi o fotoğraftaki kadını bile tanımıyor gibi geldi kendine. Neden böyleydi? 

Buse’nin yaşadıklarına benzer şeyler yaşayan arkadaşı Neriman hiç de kendi gibi değildi. İlk başta yıkılmıştı ama birkaç haftada toparlanmış hayatına bir sürü yenilikler katmıştı. İnsanlar farklıydı evet ama bunun sebebi neydi? 

Kafasında bu sorularla otururken telefonuna gelen bir mesaj dikkatini çekti. 

"Sen kimsin?

Çevrendekiler kim? 

Sana seni nasıl anlatıyorlar? Peki ya anlatmadıkları… 

Kendinle ve çevrendekilerle tanışmaya hazır mısın?"

***

İnsanoğlu var olduğundan bu yana amacı hiç değişmemiştir. Mutlu başarılı olmak ve iyi ilişkiler kurmak. 

Deneyimsel Tasarım Öğretisi de insanın amacını amaç edinmiştir. "Kim Kimdir""İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" programlarında sunduğu stratejilerle insanların dününden daha başarılı, daha mutlu ve daha marifetli olmalarına destek olur. 

"Her ilim sahibinin üstünde daha iyi bilen biri vardır."

***

Yorumlar

Gönül Kılıç dedi ki…
Ya Gerçekleri öğrenerek hayatı konforla yaşarız ya da el yordamıyla. Hangisi daha çekici geliyor?
Zeyno dedi ki…
Yaşanmış bir öykü gibi… Seminerleriniz çok güzel. Biraz geç anladım ama iyi ki geç de olsa fark edebildim☺️
Şeyda dedi ki…
İnsan ancak gerçekleri öğrendiğinde hem kendine hem başkasına daha merhametli olabiliyor. Kaleminize sağlık :)
Adsız dedi ki…
İnsan verdiği tepkilerin sebebini bilmeli, neyi neden yaptığını yada neden engelleyemediğini anlamalı. Yani vakit kaybetmeden kendiyle tanışmalı..
Adsız dedi ki…
insanın kendisini tanıması ne kadar büyük bir konfor. Tabii aynı zamanda karşısındaki eşini, çocuğunu, ana-babasını tanıması... Davranışlarının kaynağını anladığında, kendisine gıcıklık olsun diye yapılmadığını anladığında hayat çok hafifliyor.
Merve dedi ki…
Kendinle çevrendekilerle tanışmaya hazır mısın?🌸
Nağme dedi ki…
Bazen kendi yaptıklarımıza kendimiz bile şaşırdığımıza göre kendimizi düşündüğümüz kadar tanımıyor olabilir miyiz belki de...
Betül dedi ki…
İnsanları bize anlatmadıklarını anladığımızda gerçekten tanıyoruz. Yoksa kaç sene birlikte yaşamışsın birlikte neler yapmışsın önemi yok😥
Emel A dedi ki…
Aynadaki sen ve karşındaki herkes gerçekte kim? Ne kadar tanıyoruz?
Mine dedi ki…
Emeğinize sağlık :)
Adsız dedi ki…
Her insan aynı olaya aynı tepkiyi vermez.
Her insan aynı şeylere üzülüp aynı şeylerden motive olmaz.
Farklılıkları bilmek hayatın çözünürlüğünü artırıyor 👌
Adsız dedi ki…
insan zaten tanımadığına temkinli yaklaşıyor. tanıdıklarını sandıklarından ise hep golü yiyor
Adsız dedi ki…
Ancak bu kadar güzel anlatilabilirdi teşekkürler 🌸
Maya dedi ki…
Kaleminize sağlık

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sporla Yeniden

Sporla Yeniden Ayşe bir süredir yataktan hiç bu kadar dinç kalkmamıştı. Bir hafta önce başladığı spor ne de iyi gelmişti. Gözlerini açınca içine, derin bir nefes çekip, bir kez daha şükür etti. Oysa spora başladığı ilk günler ne çok kas ağrısı çekmişti. İlk günler, çok sancılı geçmişti. Bacakları, kolları uzun süredir spor yapmadığı için, yaptığı ilk sporla hamlamıştı. Bu yüzden yürümekte bile zorlanıyordu. Ama önemli değildi, biliyordu ki sonu güzel olacaktı.  "İyi olan şeylerin başında bir miktar acı ve zorlanma olurdu." Sabredince sonunun güzel olacağının bilincindeydi. Hem istediği fiziksel görünüme kavuşacak hem de burada başlattığı hareket ile hayatına bereket katacaktı. Bu yüzden hem sabırlı ydı hem ümitli . Kimi zaman sabahın erken saatlerinde kalkıp esneme ve hareketler ile gününü bereketlendirdi. Kimi zaman gün içinde yaptığı yürüyüşler ve yüzmeyi de buna ekledi. Erken kalkıp, sporunu yapıyor, ılık bir duştan sonra daha önce hiç olmadığı kadar dinç hissediyordu kend...

Haftada İki Saat Spor İşe Yarar Mı?

Haftada İki Saat Spor İşe Yarar Mı? “ Egzersiz hakkında ne düşünüyorsunuz?” diye bir soru sorsak, sizce cevaplar nasıl olurdu? Çoğunluk, egzersizin faydalarından bahseder, yapılması gerektiğini savunur. Yani “Neden yapmalıyız?” diye sorduğumuzda, çoğu kişi bunun iyi bir şey olduğunda hemfikirdir. Ama işin aslına bakarsak, bu söylemler çoğunlukla teoride kalır. Egzersizle gerçekten ilgilenenlerin sayısı oldukça azdır. Bu kadar iyi bir şeyse yaşam rutinimizde egzersize pay ayırmıyor olmamız garip değil mi? Alışveriş, yemek, eğlence gibi, sonunda keyif alacağımız bir şey söz konusu olduğunda, zaman ayırmakta zorlanmayız. Yol gitmek, efor sarf etmek gözümüze batmaz. Ama konu sağlığımız için harekete geçmek olunca, aynı hevesi gösteriyor muyuz? "Zamanım yok... Çok yoğunum... Yorgun hissediyorum... Bütçem yok... Yürüyecek yer yok... Düzgün salon yok... Hem zaten haftada iki saat egzersiz ne işe yarar ki?" Yapmak istemediğimiz bir şey için bahane üretmek hiç zor değil.  Uyku saatler...

Erteleme Şimdi Yap

Erteleme Şimdi Yap Gün çoktan aydınlanmış ortalık hareketlenmişti. Kuşlar sabah konserlerini vermeye başlamışlardı. Görünmüyorlardı ama koro halinde ötüşüyorlardı. “Yine geciktim” diye söylendi Gonca “şu alarmı ertelemesem olmaz mı acaba?” “Azıcık daha uyusam” diye alarmı erteler sonra da apar topar kalkardı.  Yetişebileceğim işleri yetiştiremiyorum. Ne zaman şöyle bir "oh be yetiştim" diyeceğim acaba? "Yine geldiler beni bekliyorlar. Neden bekleten taraftayım?"  diye söylendi, alelacele çıktı evden. Bu günlerde bunları düşünürken buluyordu kendini. Öyle böyle servise yetişti, bazen kaçırdığı da oluyordu.  Ertele-me... Bu defa beş dakika daha erken geldi. İşleri dünden bugüne sarkmıştı, önceki günden de düne sarkan işler vardı. Zaten iyice alışmıştı geciktirmeye ve her defasında sarkan işleri daha fazla oluyordu. Buna bir çözüm bulmalı, nasıl yapabilirim? Diye düşündü. “Bu işler iyice birikti yardım alsam da yine birikiyor.” Dedi kendi kendine. Gonca, neyi doğru yap...