Ana içeriğe atla

Bayram Ertesi Tatlı Krizleri

Bayram Ertesi Tatlı Krizleri

bayram

Bayram tatilini geride bıraktığımız günlerdeyiz. Adı üstünde “Bayram”; keyifli şeylerin serbest ilan edildiği, kısıtlamaların bir süreliğine rafa kaldırıldığı bir zaman dilimi… Her ziyaret, ev yapımı baklavalar, açılan börekler, ikram edilen çikolata ve şekerlerle dolup taştı.

“Ölümü gör, yemezsen! Sizin için açtım. Bir daha bulamazsınız.”

“Vallahi şimdi Nebahat yengeden geliyoruz. O da güllaç ikram ettiydi. Bir tane alayım madem…”

“Aaaa! Nebahat hazır yufkayla yapıyor. Üstelik malzemesini de az koyar o. Bayram dediğin baklavasız olmaz. Hem benimkisi el açması! Hiç itiraz istemem. Bitecek bu tabaklar!”

Bazen zorla, bazen de “İstemem, yan cebime koy…” der gibi geçen ziyaretler… Dördüncü ziyarete artık insanın ne cesareti ne de fizyolojisi yeter. Zira bu yeme maratonundan sağ çıkılabileceğine dair ciddi endişesi oluşur insanın.

Bayramda tatile çıkanların durumu da pek farklı değildir. Onlar da gittikleri memleketin lezzetlerine kapılmışlardır. Zaten bizde farklı kültürleri tanımak, çoğunlukla onların mutfağını keşfetmekle ilişkili gibidir. “Şekerim, bir tiramisu yapmışlar... Ben böyle bir şey yemedim, muazzam!” Tatil anılarımızın büyük bir kısmını yiyip içtiklerimiz oluşturur. Açık büfeye gidenler ise sanki tabağını doldurdukça ödeyeceği faturanın hakkını veriyor gibidir.

Her güzel şeyin bir sonu olduğu gibi bayram da sona erdi ve hepimiz kürkçü dükkanlarımızda yerlerimizi aldık.

Bayramda abartamayanlar eski düzenlerine kolayca geri dönerken; kimileri hâlâ öğünlerini tatlılarla süslemeye devam ediyor. Bu tatlı tutkusu, bazıları için ciddi bir mesele haline gelebiliyor. Tam da yaz öncesi alınan kilolar insanı bunaltabiliyor.

İştahın bu şekilde kontrol edilememesinde başrolü ise sahte şeker, yani beyaz şeker oynuyor. Yalnızca kilo aldırması değil, iştahı artırmasıyla da çok tehlikeli ve gizli bir düşman. Vücutta neden olduğu ödem, kişinin daha kilolu görünmesine sebep oluyor. Hatta kanserli hücreleri saptamak için yapılan testlerde şeker kullanılması da bu maddenin masum olmadığı ve zararlı hücreleri beslediğini ortaya koyuyor.

Sahte şekerin sabah uyanmada zorluk, algı problemleri ve agresiflik gibi; özellikle çocukları etkileyen ve onları farklı bağımlılıklara meylettirebilecek etkileri de var.

Tüm bu zararları bilmemize rağmen, bu keyiften vazgeçemediğimiz için genellikle durumu küçümseyip kulak arkası edebiliyoruz: “Yemeyenler yaşadı da biz mi öleceğiz? Madem öyle, azıcık keyifle olsun bari!” gibi esprilerle olayları şirin göstererek kendimizi rahatlatmaya çalışabiliyoruz. Ama asıl soru şu: Sahte şeker olmadan da lezzetli tarifler yapılabileceğini biliyor muyuz?

Hurma, tahin, kakao, muz gibi doğal ürünlerle birbirinden güzel sütlü ya da unlu tatlılar hazırlanabiliyor. Piştikten sonra üzerine gezdirilen pekmezle ortaya enfes kurabiyeler çıkıyor. Dut kurusu ve badem unuyla harika tart hamurları yapılabiliyor. Balla tatlılar ise bambaşka bir boyut kazanıyor. Hem doğal hem de pişmanlık yaşatmayan bu tatlarla da hayat gayet güzel olabiliyor.

Bazıları “faydalı olan güzel olmaz” düşüncesinde olabilir: “Öyle tatlı yiyeceğime, lavaşa toz şeker serpip dürer yerim, gururumla da ölürüm daha iyi!”

Halbuki bu doğal ve gerçek şekerle yapılan tatlılar öyle revaçta ki sadece bu tür ürünler satan işletmeler bile var. Üstelik lezzetleri de hiç yabana atılacak gibi değil, çok keyifli.

Elbette her başlangıç zor olabilir. İlk denemeler hayal kırıklığı yaratabilir. Ancak vazgeçmeyenlerinki eninde sonunda efsane olur. Nice ünlü isim, mesleğinde ya da sanatında başarısız bir başlangıç yapmıştır. Bu yüzden bir tarif olmadıysa başka bir tarife şans vermek çok kıymetlidir.

Sahte şeker anda coşturur, kısa vadede haz verir ama uzun vadede üzer. Oysa gerçek tatlar zamanla insanı daha mutlu eder, toplamda insana iyi gelir.

Dileyen mutfakta kendi keşifleriyle, dileyen doğal ürünler sunan mekanlardan destek alabilir. Sahte şekere “hayır”, gerçek olana “evet” dediğimiz bu yeni tatlı akımına sen de katılmak ister misin? Yaza denk gelen, bir sonraki bayrama kadar; daha hafif, daha enerjik ve sağlıklı hissetmeye ne dersin? Denemekle ve hemen vazgeçmemekle ne kaybederiz ki?

Keşfettiğimiz tarif ve mekân önerilerini birbirimizle paylaşabileceğimiz yorumlarda buluşmak dileğiyle…

***

İnsanoğlu var olduğundan bu yana amacı hiç değişmemiştir. Mutlu başarılı olmak ve iyi ilişkiler kurmak. 

Deneyimsel Tasarım Öğretisi de insanın amacını amaç edinmiştir. "Kim Kimdir""İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" programlarında sunduğu stratejilerle insanların dününden daha başarılı, daha mutlu ve daha marifetli olmalarına destek olur. 

"Her ilim sahibinin üstünde daha iyi bilen biri vardır."

***

Yorumlar

Ayşe N. dedi ki…
Rafineri şekere ne kadar da çok alternatif var gerçekten, kaleminize sağlık:)
Adsız dedi ki…
Belki bir tarif değil ama yıllardır vaz geçemediğim Nutella’dan sıyrılıp her zaman bildiğimiz tahin pekmeze geçmek bile benim için büyük mutluluk oldu. Şimdi Nutella denediğimde aaa bunu nasıl yiyormuşum diyorum asla dönüp bakmıyorum bile. Küçük adımlar bile büyük farklar yaratmak için rehber oluyor, şeker isteği zamanla sönümlenince eski tutkular da kalmıyor.
Gönül Kılıç dedi ki…
" Aynen " diye diye okudum:) Emeğinize sağlık 🌸 🌿
Doğal ürünlerle yapılmamış herhangi bir tarifi, malzemelerini doğal ürünleri katarak yer değiştiriyoruz ve harika lezzetler elde edebiliyoruz, deneyin isterseniz 😉
TatlıKaşif dedi ki…
Gerçekten bu tatlı işinin sonu yok. Yedikçe daha çok yiyesin geliyor.

Ben hurma, kakao ve tahini blenderdan geçirip fırına vererek başladım bu işlere… Böylesi bir lezzet yok. İlla beyaz şeker diye inat eden annem bile bayıldı.

İstanbul’da çok güzel yerler var. Bunlardan biri Tatlı Fırın.

Burcu dedi ki…
*Tuzlu misket kurabiye*
2 dolu yemek kaşığı tereyağı
1 çay bardağı sıvıyağ
1yumurta akı
1 çay kaşığı karbonat
2 yemek kaşığı sirke
Yarım çay bardağı çörek otu
1 çay kaşığı tuz
2 tatlı kaşığı mahlep (isteğe bağlı)
2su bardağı tam buğday unu kontrollü olarak eklenecek yumuşak bir hamur olacak.
Belgin dedi ki…
Sahteye hayır, gerçeğe evet... :)
Nağme dedi ki…
Sahte şekere hayır, şeker gibi olmaya evet... Var mısınız denemeye :)
Öznur dedi ki…
Süreç analizi şahane, tebrik ediyorum👏
Adsız dedi ki…
İnsan yediğine benzer. Ne yediğim ve ne yemediğim çok önemli..
Adsız dedi ki…
Rafine şekerin hayatımızda olmazsa olmaz sanıyoruz fakat öylesine güzel alternatifler varki … Sadece biraz merak lazım
Burcu dedi ki…
Bayıldım.. sahteden uzaklaşıp faydaya yaklaşmak için neler yapılabilir..
S.O. dedi ki…
Tek kavrulmuş tahin, şekersiz fındık ezmesi, kakao ve bal… yeni nesil çokokreminiz afiyet olsun 🤍
Derinsu dedi ki…
Keyifle okudum, Güzel bir paylaşım emeğinize sağlık...
Adsız dedi ki…
Şeker rafinerinin en zehirli hali. Yedikçe tüketiyor insanı. Cezbedici ama bitirici
Gökçen A. dedi ki…
Kaleminize sağlık
Ayşe Baysal dedi ki…
Nekadar doğru vazgeçmek nekadarda zor. Ama zararlarını düşündükçe bayramda bile olsa herkes bu konuda bilinçlense hurmalar meyveler incirler kuruyemişker ve tabiki yazdığıniiz gibi balla yapılmış ve biçok tarifi yapılsa ne güzel olur hem lezzet hem faydalı 🥧
Adsız dedi ki…
Sahte olana hayır ,gerçek olan şekere evet. İnsanı hayatından çok şey değiştiriyor. Başı zor ama sonrasi kolay oluyor. Kaleminize sağlık.
Emine Öztürk dedi ki…
Sahte şekersiz şeker tadında şeker gibi olmaya bende varım :))

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yeter Ki Pes Etme

Yeter Ki Pes Etme Masmavi gözlerinin kenarları ağlamaktan kırmızıya döndü. Küçük kız güle oynaya indiği merdivenleri dizleri yara içinde yukarı çıktı. Annesi o halini görünce şok oldu. “Noldu Yaren sana?” diyebildi sadece.  “Bisikletten düştüm annecim. Canım çok acıyor.” der demez kapının önünde yığılıverdi.  Annesi telaşla ambulansı aradı. Ambulans geldiğinde Yaren çoktan kendine gelmişti. Sağlık memuru ona sorular sorup muayene etti. Ambulansın sedyesine yattığında ürkek bir kedi gibi etrafı izliyordu. Daha önce hiç bulunmadığı bir yerde tedirgindi. Sağlık memuru ona gülümseyerek konuşuyor ve yapacağı her adımda bilgi veriyordu. Böylece biraz olsun rahatladı.  Yol boyu ilerlerken iki damla yaş o masmavi gözlerden süzülüverdi. Ağlarken kendi kendine söylendi. Yaren: “Of yaa, bir daha binmicem!” Sağlık memuru: “Neye binmiceksin?” Yaren: “Bisiklete bir daha binmicem.” Sağlık memuru: “Neden binmeyesin ki, herkes bisikletten düşebilir. Biliyor musun şu yaşımda düştüm ben...

Hazır ol 2025! Sana yeni siparişler geliyor!

Hazır ol 2025! Sana yeni siparişler geliyor! Bir yılı daha uğurlamanın arifesindeyiz... Bazen insan beş dakikaya sabredemezken 365 gün 6 saatin yeniden geride kalması inanılmaz, değil mi? Daha dün elimizde makasla tutkal vardı ve sevdiklerimize yeni yıl kartı tasarlıyorduk. Makyaj pamuğundan kar yapıp yapıştırıyorduk. Karttan çok yüzümüze gözümüze bulaşan simler yıkamakla çıkmaz ve günlerce pırıl pırıl gezerdik. Bazı kartları postaneden yakınlarımıza gönderirdik. Bunun için kuyruk bekler, heyecan duyardık. Kartı teslim alan tanıdıklar, o acemi tasarımlarımıza hayran kalmış gibi yapardı. Sıra arkadaşımız, kartımızla dalga geçmiş bile olabilirdi ama biz övgülere inanmak isterdik. ‘HOŞ GELDİN Bin dokuz yüz… iki bin bilmem kaç...’’ Bunun gibi her yıl birçok senenin rakamları o kartları süslerdi. Yetişkin olunca kart tasarımları son bulur ama bu dönemlerde yaşanan bazı hisler hala ortaktır. Çoğu insan muhabirlerin uzattığı mikrofonlara benzer beyanlarda bulunur. Geçen yıla biraz sitem, gel...

Sporla Yeniden

Sporla Yeniden Ayşe bir süredir yataktan hiç bu kadar dinç kalkmamıştı. Bir hafta önce başladığı spor ne de iyi gelmişti. Gözlerini açınca içine, derin bir nefes çekip, bir kez daha şükür etti. Oysa spora başladığı ilk günler ne çok kas ağrısı çekmişti. İlk günler, çok sancılı geçmişti. Bacakları, kolları uzun süredir spor yapmadığı için, yaptığı ilk sporla hamlamıştı. Bu yüzden yürümekte bile zorlanıyordu. Ama önemli değildi, biliyordu ki sonu güzel olacaktı.  "İyi olan şeylerin başında bir miktar acı ve zorlanma olurdu." Sabredince sonunun güzel olacağının bilincindeydi. Hem istediği fiziksel görünüme kavuşacak hem de burada başlattığı hareket ile hayatına bereket katacaktı. Bu yüzden hem sabırlı ydı hem ümitli . Kimi zaman sabahın erken saatlerinde kalkıp esneme ve hareketler ile gününü bereketlendirdi. Kimi zaman gün içinde yaptığı yürüyüşler ve yüzmeyi de buna ekledi. Erken kalkıp, sporunu yapıyor, ılık bir duştan sonra daha önce hiç olmadığı kadar dinç hissediyordu kend...