Ana içeriğe atla

Selamlaşarak Hayırda Yarışmak

Selamlaşarak Hayırda Yarışmak

Saat sabahın yedisiydi, hava biraz hala çok karanlıktı, birazcık da soğuktu. Zeynep gözleri yarı açık ayılmaya çalışarak sabah yürüyüşü için kendini sokağa attı. Sokaklar her zaman ki gibi sessizdi. “Çok güzeel! Sessizlik! İşte günün en sevdiğim anı. Ne kadar az insan o kadar az ses” diye düşünerek yürüyüşüne başladı. 

Zeynep çocukluğundan beri bireysel yaşayan, pek fazla arkadaşı olmayan bir kızdı. Annesi ona “Yabani olma çocuğum, yemezler seni” derdi. Hoş Zeynep’e kalsa öyle çok insana ne gerek vardı. Dostum dediği iki arkadaşı yeter de artardı bile. İşte tam da bu yüzden yürüyüşlerini de yalnız yapardı, o sabah olduğu gibi. 

Uzaklardan görünen o yaşlı teyzenin görüş alanına girmesiyle düşünmeye başladı. “İşte yine o teyze. Aylardır her sabah bu saatlerde bu sokaktan geçiyor. Pek yürüyüş yapıyor gibi de gözükmüyor, kapkalın giyinmiş, montunun şapkasını gözlerine kadar kapatmış, sarmış sarmalamış kendini.” 

Bu yaşlı teyze karın çokça yağdığı yerlerin buz olduğu zamanda bile o saatte sokaktan geçince Zeynep’in radarına girmişti. “Bu havada da mı, hadi canım!” diye şaşkınlıkla teyzenin yanından geçip gitmişti. O zamandan beridir merak içindeydi. Kimdi bu teyze? Neden sabahın bu karanlığında yürüyordu? Minik minik çok temkinli adım atıyordu, acaba nereye gidiyordu? Belki torunu vardı ve ona bakmaya gidiyordu, belki de yalnızdı kimsesi yoktu. Poşetlerini taşımakta da zorlanıyor, yardım ister miydi acaba? Annem olsa çoktan teyzeyle kanka olmuş, tüm hayat hikayesini öğrenmişti. Ben daha bir selam bile vermedim, üstelik 3 aydır her sabah karşılaşmamıza rağmen… Acaba selam versem mi ki? Ama ya selamımı almazsa” diyerek yürüyüşüne devam etti. 

Zeynep’in annesi ilişkileri sağlam bir kadındı, insanların ihtiyacını görürdü. Ailenin hatta sülalenin “ambulans gelin” i olarak bilinirdi. Mahallede de tanıdık tanımadık ki tüm komşular arasında yardımsever olarak bilinirdi. “Hayırda yarışmak güzeldir, hayat paylaşınca güzel” deyip deyip koştururdu. “Hayrın büyüğü küçüğü olmaz, hayır her zaman para demek de değildir. Kimsenin kimseye selam vermediği bu dönemde selam vermek bile bizi öne çıkarır.” derdi. Bu yaptıklarının yanında birine selam vermek annesinin otomatikleştirdiği bir davranıştı. Zeynep ise annesinin peşine takılınca hayırda yarışanlardan olurdu bazen, ancak kendi başına bir süreci başlatamazdı. Çekinir, sıkılırdı… Bu sabah olduğu gibi… 

“Tamam, yarın sabah teyzeye günaydın!” diyeceğim diyerek yürüyüşüne devam etti. 

Ertesi sabah yürüyüşe çıktığında aklında o teyze vardı. İşte yine minik minik adımlarla yavaşça geliyordu. Zeynep gözlerini teyzeye çevirdi ve birbirlerine yaklaşmalarını bekledi. Canlı bir ses tonuyla “Günaydın” dedi. Teyze de kafasını yerden kaldırıp içtenlikle “Günaydın kızım” dedi. 

Evet olmuştu, tanımadığı birine selam vermişti… “Aferin kızım Zeyno, insanlık adına küçük kendi adına büyük bir adım attın. Tanımadığın biriyle selamlaştın :) Bir gün sende annen gibi hayırda yarışabilirsin belki, kim bilir…” diyerek yürüyüşüne devam etti Zeynep.

***

İnsanoğlu var olduğundan bu yana amacı hiç değişmemiştir. Mutlu başarılı olmak ve iyi ilişkiler kurmak. 

Deneyimsel Tasarım Öğretisi de insanın amacını amaç edinmiştir. "Kim Kimdir""İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" programlarında sunduğu stratejilerle insanların dününden daha başarılı, daha mutlu ve daha marifetli olmalarına destek olur. 

"Her ilim sahibinin üstünde daha iyi bilen biri vardır."

***

Yorumlar

Gönül Kılıç dedi ki…
"Selam Kalpleri yumuşatır " Bir selam da benden gelsin:) Selam ve sevgilerimle 🌸🌿 Emeğinize sağlık...
Mine dedi ki…
"Size bir selam verildiği zaman, ondan daha güzeliyle veya aynı selamla karşılık verin. Şüphesiz Allah, her şeyin hesabını gereği gibi yapandır." (Nisâ, 86.) 🌸🌸
Emn dedi ki…
Her yere girişin anahtarı ve Allah'ın da sıfatı.😊
Adsız dedi ki…
İçten bir selam😊çok güzel bir yazı olmuş👏🏻👏🏻
Emel dedi ki…
Karşı taraftan herhangi bir şey beklemeden selam vermek ve iletişimde iyi niyetle, ilk adımı atmak ne kadar güzel...
Şeyda inan dedi ki…
Ne güzel bir anahtar selam vermek , kaleminize sağlık :)
Adsız dedi ki…
insanın egosunun zıttına hareket etmesi ne büyük bir bereket. kaleminize sağlık, çok güzel bir yazı olmuş.
Nağme dedi ki…
Her şey küçük bir adımla başladığında göre kimbilir biz de belki birçok konuda yarışa girmek için bugün bir adım atabiliriz :)
Öznur dedi ki…
Küçük hamleler, büyük hamlelere varır..
Adsız dedi ki…
Hayırda yarışanlar olmak dileğiyle.. güzel bir hatırlatma.. teşekkürler 🌸
Adsız dedi ki…
İçinde güven barındıran, sihirli sözcük. Selam😊
Adsız dedi ki…
Selam vermek kalpleri yumuşatır💕
Ayşe N. dedi ki…
Hayırda yarisanlardan olmak nasip olsun... Teşekkürler:)
Adsız dedi ki…
Emeğinize sağlık🌺
Adsız dedi ki…
“Selamı yayın” sözünün kıymetini bir kez daha anladım. Kalbi yumuşatır, yüzleri yumuşatır, insanları birbirine yakınlaştırır..
Adsız dedi ki…
''Selam'' insanlık adına küçük, kendi adına büyük bir adım. :)
Gökçen A. dedi ki…
hayırda yarışabilmek ümidiyle
S.O. dedi ki…
“Selam!” 🙃
Adsız dedi ki…
Egonu gıcık etmek kazandırır :)
Adsız dedi ki…
Selam 🩵

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yeter Ki Pes Etme

Yeter Ki Pes Etme Masmavi gözlerinin kenarları ağlamaktan kırmızıya döndü. Küçük kız güle oynaya indiği merdivenleri dizleri yara içinde yukarı çıktı. Annesi o halini görünce şok oldu. “Noldu Yaren sana?” diyebildi sadece.  “Bisikletten düştüm annecim. Canım çok acıyor.” der demez kapının önünde yığılıverdi.  Annesi telaşla ambulansı aradı. Ambulans geldiğinde Yaren çoktan kendine gelmişti. Sağlık memuru ona sorular sorup muayene etti. Ambulansın sedyesine yattığında ürkek bir kedi gibi etrafı izliyordu. Daha önce hiç bulunmadığı bir yerde tedirgindi. Sağlık memuru ona gülümseyerek konuşuyor ve yapacağı her adımda bilgi veriyordu. Böylece biraz olsun rahatladı.  Yol boyu ilerlerken iki damla yaş o masmavi gözlerden süzülüverdi. Ağlarken kendi kendine söylendi. Yaren: “Of yaa, bir daha binmicem!” Sağlık memuru: “Neye binmiceksin?” Yaren: “Bisiklete bir daha binmicem.” Sağlık memuru: “Neden binmeyesin ki, herkes bisikletten düşebilir. Biliyor musun şu yaşımda düştüm ben...

Hazır ol 2025! Sana yeni siparişler geliyor!

Hazır ol 2025! Sana yeni siparişler geliyor! Bir yılı daha uğurlamanın arifesindeyiz... Bazen insan beş dakikaya sabredemezken 365 gün 6 saatin yeniden geride kalması inanılmaz, değil mi? Daha dün elimizde makasla tutkal vardı ve sevdiklerimize yeni yıl kartı tasarlıyorduk. Makyaj pamuğundan kar yapıp yapıştırıyorduk. Karttan çok yüzümüze gözümüze bulaşan simler yıkamakla çıkmaz ve günlerce pırıl pırıl gezerdik. Bazı kartları postaneden yakınlarımıza gönderirdik. Bunun için kuyruk bekler, heyecan duyardık. Kartı teslim alan tanıdıklar, o acemi tasarımlarımıza hayran kalmış gibi yapardı. Sıra arkadaşımız, kartımızla dalga geçmiş bile olabilirdi ama biz övgülere inanmak isterdik. ‘HOŞ GELDİN Bin dokuz yüz… iki bin bilmem kaç...’’ Bunun gibi her yıl birçok senenin rakamları o kartları süslerdi. Yetişkin olunca kart tasarımları son bulur ama bu dönemlerde yaşanan bazı hisler hala ortaktır. Çoğu insan muhabirlerin uzattığı mikrofonlara benzer beyanlarda bulunur. Geçen yıla biraz sitem, gel...

Sporla Yeniden

Sporla Yeniden Ayşe bir süredir yataktan hiç bu kadar dinç kalkmamıştı. Bir hafta önce başladığı spor ne de iyi gelmişti. Gözlerini açınca içine, derin bir nefes çekip, bir kez daha şükür etti. Oysa spora başladığı ilk günler ne çok kas ağrısı çekmişti. İlk günler, çok sancılı geçmişti. Bacakları, kolları uzun süredir spor yapmadığı için, yaptığı ilk sporla hamlamıştı. Bu yüzden yürümekte bile zorlanıyordu. Ama önemli değildi, biliyordu ki sonu güzel olacaktı.  "İyi olan şeylerin başında bir miktar acı ve zorlanma olurdu." Sabredince sonunun güzel olacağının bilincindeydi. Hem istediği fiziksel görünüme kavuşacak hem de burada başlattığı hareket ile hayatına bereket katacaktı. Bu yüzden hem sabırlı ydı hem ümitli . Kimi zaman sabahın erken saatlerinde kalkıp esneme ve hareketler ile gününü bereketlendirdi. Kimi zaman gün içinde yaptığı yürüyüşler ve yüzmeyi de buna ekledi. Erken kalkıp, sporunu yapıyor, ılık bir duştan sonra daha önce hiç olmadığı kadar dinç hissediyordu kend...