Ana içeriğe atla

Azlar Aslında Çok Mu?

Azlar Aslında Çok Mu?

Aysel o sabah işe gitmek üzere uyandığında her yerin bembeyaz karlarla kaplı olduğunu gördü. Tadı kaçmıştı biraz ama hazırlanıp hızlıca çıktı evden. Bir yandan karda kaymamaya çalışırken bir yandan da işe geç kalmamak için acele ediyordu.

Dikkatlice durağa doğru yürürken, “Tam da yağmak için topuklu ayakkabı giymek zorunda olduğum günü buldu bu kar...” diye söylendi. İşyerinde yurtdışından gelen misafirlerle toplantısı vardı o gün. O yüzden çok da kar için uygun giyinememişti.  Üstelik otobüsler de geç gelecekti şimdi. 

Durağa geldiğinde, ondan önce gelen kalabalığın arasına sıkışmaya çalıştı. Ama herkes tentenin altına girmek istediği için maalesef dışarıda kalmıştı. 

O ara paltosunun üzerine düşen bir kar tanesine ilişti gözü. Başını yukarı kaldırıp gökyüzüne baktı. Sanki gökyüzünden kar tanecikleri onu mutlu etmek için yüzüne konuyorlardı. Bir tebessüm belirdi yüzünde ilk defa bu sabah.

Tekrar başını indirip durakta kendisi gibi bekleyen insanlara baktı. “Biz, kar tanelerine göre bir avuç kişiyiz burada. Kar taneleri ise milyonlarcası aynı anda hareket edip hiçbiri birbirine zarar vermiyordu. Üstelik bir o kadar da kırılgan olmalarına rağmen böyleydi.” diye düşündü.

“Bu kar da yağacak zamanı buldu…” diye söylenerek çıkmıştı oysa evden. Şimdi ise bir kar tanesi onu mutlu etmeye yetmişti. “Ne içindi bu kadar telaş? Acaba isteklerimiz mi çok? Bu yüzden hayata yetişmek için çok mu telaş ediyoruz? Bu uğurda etrafımızdakileri kırıyor olabilir miyiz?” diye düşündü. Oysa o kadar kırılgan olmasına rağmen kar taneleri birbirine zarar vermediği gibi bir de insana mutluluk veriyordu.

İnsanın istekleri hiç bitmiyordu. “Arabayı yenilemeliyim…” Yenilemesem ne olur? Şu anda beni idare etmiyor mu? “O mağazada gördüğüm ayakkabıyı almak için yanıp tutuşuyorum.”  Almasam ne kaybederim? Ayağındaki ayakkabılara baktı. Üç ay önce de bunları almak için ne kadar zorlandığını hatırladı.

Yüzüne kar taneleri düşerken içinde bir huzur fark etti. “Aza hürmet etmeliyim belki de…” dedi. Yere eğilip kar tanelerinden bir kartopu yaptı ve durakta annesiyle bekleyen çocuğa doğru attı, sonra çocuk da ona… O küçük çocukla kahkahalar atarak karın tadını çıkardılar. 

Nasıl olmuştu da sabah tadını kaçıran kar şimdi ona iyi gelmişti? İnsan elindeki imkanlarla da mutlu olmayı öğreniyordu işte. Şükredecek ne çok şey vardı…

***

İnsanoğlu var olduğundan bu yana amacı hiç değişmemiştir. Mutlu başarılı olmak ve iyi ilişkiler kurmak. 

Deneyimsel Tasarım Öğretisi de insanın amacını amaç edinmiştir. "Kim Kimdir""İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" programlarında sunduğu stratejilerle insanların dününden daha başarılı, daha mutlu ve daha marifetli olmalarına destek olur. 

"Her ilim sahibinin üstünde daha iyi bilen biri vardır."

***

Yorumlar

Ayşe N. dedi ki…
İmkanın çok olması mutluluk sebebi gibi gelir insana oysa bu bir yanılgı...
BaqlawajiZ dedi ki…
Ramazan ayında bile yeni çıkan etek ceket kombinine gönlü kayan benim gibiler için düşündürücü bir yazı :))
Adsız dedi ki…
Bize verilen imkanları görebilmek ve kullanabilmek gerekiyor
Adsız dedi ki…
Kar taneleri :) SuphanAllah
İlknur M dedi ki…
Mesele imkan meselei değildi oysa..... Oysa ne çok mutlu olmak için sebep var dı. Kaleminize sağlık
Adsız dedi ki…
Aza hürmet ne güzel bi farkındalık elinize sağlık
Emel dedi ki…
Tüketim, insanın hem üretimini durduruyor hem de kazandıklarını israf etmesine sebep olabiliyor. Dünyada yaşayan her birey, tüketim toplumunun bir parçası haline geldi. Aldığımız her kıyafet, doğaya daha çok zarar veriyor ve çevre kirliliğine yol açıyor. Bu nedenle hayatımızda tüketimlerimize, harcamalarımıza dikkat etmeliyiz.
Şeyda inan dedi ki…
İnsan gözünün önündeki azlara ne kadar da muhtaç olduğunu bir bilse ... kaleminize sağlık
Adsız dedi ki…
Elindekinin kıymetini kaybetmeden anlamak da bur lütuf, azla yetinmek ve elinde olanlarla mutlu olabilmek.... çok güzel bir yazı emeğinize sağlık..
Adsız dedi ki…
evet. makalede sorulan sorunun yanıtı evet "isteklerimiz çok".
Gökçen A. dedi ki…
aza hürmet edebilmek...
Nağme dedi ki…
İmkanlarını değil algısını değiştiren zenginleşiyor aslında...
Gönül Kılıç dedi ki…
O sebeple Aza hürmet edilir... Emeğinize sağlık 🌸
Adsız dedi ki…
Ne kadar da doğru..çocukluğumuz da herşeyimiz azdı ama mutluluğumuz da o derece çoktu.
Burcu dedi ki…
Şükredecek ne çok şeyimiz var
Mukadder dedi ki…
Her gün bir imtihan imtihanda farkına vardığın an güzel düşün güzel gör
Mine dedi ki…
Her imkan insana bir yük aslında ve bu imkanlar bize asla yetmiyor. Hep yenisini, fazlasını istiyoruz. Yetmediği gibi elimizdekilerin değerini göremiyoruz, şükredemiyoruz... Aslında mesele aza hürmet edebilmek...

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yeter Ki Pes Etme

Yeter Ki Pes Etme Masmavi gözlerinin kenarları ağlamaktan kırmızıya döndü. Küçük kız güle oynaya indiği merdivenleri dizleri yara içinde yukarı çıktı. Annesi o halini görünce şok oldu. “Noldu Yaren sana?” diyebildi sadece.  “Bisikletten düştüm annecim. Canım çok acıyor.” der demez kapının önünde yığılıverdi.  Annesi telaşla ambulansı aradı. Ambulans geldiğinde Yaren çoktan kendine gelmişti. Sağlık memuru ona sorular sorup muayene etti. Ambulansın sedyesine yattığında ürkek bir kedi gibi etrafı izliyordu. Daha önce hiç bulunmadığı bir yerde tedirgindi. Sağlık memuru ona gülümseyerek konuşuyor ve yapacağı her adımda bilgi veriyordu. Böylece biraz olsun rahatladı.  Yol boyu ilerlerken iki damla yaş o masmavi gözlerden süzülüverdi. Ağlarken kendi kendine söylendi. Yaren: “Of yaa, bir daha binmicem!” Sağlık memuru: “Neye binmiceksin?” Yaren: “Bisiklete bir daha binmicem.” Sağlık memuru: “Neden binmeyesin ki, herkes bisikletten düşebilir. Biliyor musun şu yaşımda düştüm ben...

Hazır ol 2025! Sana yeni siparişler geliyor!

Hazır ol 2025! Sana yeni siparişler geliyor! Bir yılı daha uğurlamanın arifesindeyiz... Bazen insan beş dakikaya sabredemezken 365 gün 6 saatin yeniden geride kalması inanılmaz, değil mi? Daha dün elimizde makasla tutkal vardı ve sevdiklerimize yeni yıl kartı tasarlıyorduk. Makyaj pamuğundan kar yapıp yapıştırıyorduk. Karttan çok yüzümüze gözümüze bulaşan simler yıkamakla çıkmaz ve günlerce pırıl pırıl gezerdik. Bazı kartları postaneden yakınlarımıza gönderirdik. Bunun için kuyruk bekler, heyecan duyardık. Kartı teslim alan tanıdıklar, o acemi tasarımlarımıza hayran kalmış gibi yapardı. Sıra arkadaşımız, kartımızla dalga geçmiş bile olabilirdi ama biz övgülere inanmak isterdik. ‘HOŞ GELDİN Bin dokuz yüz… iki bin bilmem kaç...’’ Bunun gibi her yıl birçok senenin rakamları o kartları süslerdi. Yetişkin olunca kart tasarımları son bulur ama bu dönemlerde yaşanan bazı hisler hala ortaktır. Çoğu insan muhabirlerin uzattığı mikrofonlara benzer beyanlarda bulunur. Geçen yıla biraz sitem, gel...

Sporla Yeniden

Sporla Yeniden Ayşe bir süredir yataktan hiç bu kadar dinç kalkmamıştı. Bir hafta önce başladığı spor ne de iyi gelmişti. Gözlerini açınca içine, derin bir nefes çekip, bir kez daha şükür etti. Oysa spora başladığı ilk günler ne çok kas ağrısı çekmişti. İlk günler, çok sancılı geçmişti. Bacakları, kolları uzun süredir spor yapmadığı için, yaptığı ilk sporla hamlamıştı. Bu yüzden yürümekte bile zorlanıyordu. Ama önemli değildi, biliyordu ki sonu güzel olacaktı.  "İyi olan şeylerin başında bir miktar acı ve zorlanma olurdu." Sabredince sonunun güzel olacağının bilincindeydi. Hem istediği fiziksel görünüme kavuşacak hem de burada başlattığı hareket ile hayatına bereket katacaktı. Bu yüzden hem sabırlı ydı hem ümitli . Kimi zaman sabahın erken saatlerinde kalkıp esneme ve hareketler ile gününü bereketlendirdi. Kimi zaman gün içinde yaptığı yürüyüşler ve yüzmeyi de buna ekledi. Erken kalkıp, sporunu yapıyor, ılık bir duştan sonra daha önce hiç olmadığı kadar dinç hissediyordu kend...