Ana içeriğe atla

Başrolde Kimler Var?

Başrolde Kimler Var?

Okunacak yazılı kağıtlarına pencereden ince ince sızan sabah güneşi vurmuştu. 

Kayısı ağaçlarının minik çiçekleri yeni doğmuş bebekleri anımsatıyordu. 

Güvercinler ilk ışıkla beraber yuvalarından çıkmış, yiyecek arıyorlardı.

Artık kış bitiyor bahar kendini hissettiriyordu. 

Tüm bu sahne görebilenler içindi… 

Oysa İrem, tam sahnenin içinde olup geceden beri içi içini yerken etrafını hiç göremiyordu. 

Şu an yaşadığı duygular sis bulutu gibi etrafını sarmıştı.  

Başrol

İrem dakikalardır yazılı kağıdı okuyor ama sanki kendi zihninde dönen soruların cevaplarını arıyordu… 

Bu kadar meselesi yetmiyormuş gibi stajyerinin hastalığı da bu zamana denk gelmişti. 

Teslim edilmesi gereken notlar vardı ve bugün son gündü. 

Yazılı kağıdı okuyamayalı uzun zaman olmuştu. 

Çocukların yazıları da ne kadar bozulmuştu… 

Bir taraftan en çalışkan çocukların soruları nasıl yapamadığını anlamaya çalışırken; bir taraftan geceden beri içini daraltan meseleyi düşünüyordu. 

Ancak düşündükleri pek de işine gelmiyor, ‘zaten hep iyi niyetimden’ deyip vicdanını rahatlatıyordu. 

İçindeki iki sesin çatışması arasında gidip geliyordu…

Bir ses “sen üzerine düşeni yapmazsan insanlar hayatında söz sahibi oluyor işte, kendi hayatının sorumluluğunu al” diyordu,

Diğeri “Öyle yağma yok, herkes sınırını bilmeli!”

Biri kendini, biri dış dünyayı suçlayan iki ses arasında zihni iyice karışmıştı. 

Bazen burnunun direği sızlıyor, gözleri doluyordu. Bazen kızgınlıkla elindeki kalemi masaya vuruyordu. 

Bir tanecik kızı vardı, onu da dedesi daha iyi bir eğitim alması için şehir dışında, ünlü bir koleje kaydettirmişti. 

Kendi evladının hayatında bu kadar pasif olduğunu görmek çok içini acıttı. 

Bir taraftan iyi bir okula gidecek olmasıyla teselli buluyor, bir taraftan öğretmen olmasına rağmen fikrinin sorulmamasına içerliyordu.

Başrol

Bu şimdinin öyküsü değildi…

Sekiz sene önce Berna’nın eğitim masraflarını dedesi üstlenip şehrin en iyi okuluna, 10 kişilik özel sınıfa kaydını yaptırırken başlamıştı. 

O 10 çocuktan birinin annesi olmak gururlandırmıştı o zaman. 

Maddi imkanı kısıtlı olduğundan dedesinin bu sorumluluğu üstlenmesine çok sevinmişti. 

“İnsan hayatında sorumluluklarını başkalarına verirse, bir süre sonra yetkileri de gidiyor işte’ diye düşündü.

İçindeki o kısık ama gerçekçi ses bir şeyi fark ettirdi; 

İnsanlar sorumluluğun bedelinden kaçıyor, bu sorumluluğu alacak olana rahatça veriyorlardı. 

Bu, başta çok rahat hissettiğin ama sonra hep acısını çektiğin bir öykü oluyordu.

Aslında bir paketti, sorumluluğu kaptırdığın yerde artık yetkiyi de kaptırılmış oluyordun.  

İnsanlar artık senin adına rahatça karar verme hakkına sahip oluyordu.

Sorumlulukları başkasına bırakınca acısı da bırakılmıyordu…

İnsan hayatında başrol olma hakkına sahip çıkamadığında, bir bakmış kendi sahnesinde figüran olmuş…

O başrolün sorumluluklarını birilerine yüklediğinde, rahat ettiğini düşündüğünde, kendi sorumluluklarından geri çekildiğinde hayatta boşluk olmadığı için birileri gelip senin sahnede başrol oynamaya başlıyor…

İnsana ise geri çekilip kendi sahnesinde başkalarının oyununu seyretmek kalıyor... 

Hayatına aldığı o dominant kişiden hem rahatsız oluyor hem de onu nasıl göndermesi gerektiğini bilmiyor… 

Peki nasıl olacak?

Kendi sahnemizdeki başrol hakkımız geri alınacak,

Yoksa perde bu şekilde kapanacak.

Düşünsene oyun vardı, sahne vardı, senaryo vardı, 2 zorluğa dayanamayıp alkışı başkalarına kaptırdın. Senim sahnendi ama sen figüran olarak geldiiin ve geçtin…

Başrol

Peki nereden başlamalı rolünü geri almaya?

  • Bir anda hepsini değil, yavaş yavaş…
  • Önce gücünün yettiği yerlerdeki sorumlulukları alarak…
  • Ve emeğinle hak etmediğin hiçbir şeyi artık hayatına almayarak…

İrem stajyerine bir mesaj attı:

“Yarınki sınav organizasyonunu ben yapacağım.”

Deneyimsel Tasarım Öğretisi Başarı Psikolojisi Eğitimi’nde

Hedef nedir?

Nasıl belirlenir?

Hedef belirlemenin stratejileri nelerdir?

Hedefin insanın kontrolünde olması ne demektir?

Sorularının cevapları anlatılmaktadır…

***

İnsanoğlu var olduğundan bu yana amacı hiç değişmemiştir. Mutlu başarılı olmak ve iyi ilişkiler kurmak. 

Deneyimsel Tasarım Öğretisi de insanın amacını amaç edinmiştir. "Kim Kimdir""İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" programlarında sunduğu stratejilerle insanların dününden daha başarılı, daha mutlu ve daha marifetli olmalarına destek olur. 

"Her ilim sahibinin üstünde daha iyi bilen biri vardır."

***

Yorumlar

Zeynep dedi ki…
Tokat mı desem ne desem o kadar gözümüzün önünde ve yakalayamadığımız noktayı aydınlatıyorsunuz ki... Bu yazı da böyle olmuş. Bir kere daha hatırlamak iyi geldi. Teşekkürler 🌿
Adsız dedi ki…
Hayatının başrolünde olamadiginda, yan rolde oluyor insan. Bulunduğumuz sahnenin hakkını vermek nasip olsun. Kaleminize saglik.
Alev İ. dedi ki…
İnsan sorumluluğu verince bir süre sonra tüm yetkiyi de verdiğini bilse yine hayatıyla ilgili süreçlerin sorumluluğunu verir miydi?
Adsız dedi ki…
Mucizesin 😊
Adsız dedi ki…
Çok güzel bir yazı..Anlayan için bir
çok probleminde çözümü..Neden sınır koyamıyoruza kadar gider bu yazının içeriği
Belgin dedi ki…
Acaba benim sahnemde kim var?
Emel dedi ki…
İnsanın hayat sahnesinde rolünü başkasına vermemek için emek ve kararlılık çok önemli. Rolünün gerektirdiği sorumlulukları alması ve kendi alanına sahip çıkması gerekiyor.
Adsız dedi ki…
Hayriye Akgül sen kendi oyununu oynamadık ca hayat sana nasıl oyun oynuyor başkasının oyununda başrol olma
Adsız dedi ki…
İnsan hayatında başrol olma hakkına sahip çıkamadığında, bir bakmış kendi sahnesinde figüran olmuş…
Nağme dedi ki…
İnsan yetkiyi istiyor da sorumluluğu almak istemiyor. Oysa sadece sorumluluk alana yetki veriliyor. İnsan bedelini ödemediği hiçbir şeye sahip olamıyor
Adsız dedi ki…
İnsan hayatında başrol olma hakkına sahip çıkamadığında, bir bakmış kendi sahnesinde figüran olmuş… Ne çarpıcı bir cümle…

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sporla Yeniden

Sporla Yeniden Ayşe bir süredir yataktan hiç bu kadar dinç kalkmamıştı. Bir hafta önce başladığı spor ne de iyi gelmişti. Gözlerini açınca içine, derin bir nefes çekip, bir kez daha şükür etti. Oysa spora başladığı ilk günler ne çok kas ağrısı çekmişti. İlk günler, çok sancılı geçmişti. Bacakları, kolları uzun süredir spor yapmadığı için, yaptığı ilk sporla hamlamıştı. Bu yüzden yürümekte bile zorlanıyordu. Ama önemli değildi, biliyordu ki sonu güzel olacaktı.  "İyi olan şeylerin başında bir miktar acı ve zorlanma olurdu." Sabredince sonunun güzel olacağının bilincindeydi. Hem istediği fiziksel görünüme kavuşacak hem de burada başlattığı hareket ile hayatına bereket katacaktı. Bu yüzden hem sabırlı ydı hem ümitli . Kimi zaman sabahın erken saatlerinde kalkıp esneme ve hareketler ile gününü bereketlendirdi. Kimi zaman gün içinde yaptığı yürüyüşler ve yüzmeyi de buna ekledi. Erken kalkıp, sporunu yapıyor, ılık bir duştan sonra daha önce hiç olmadığı kadar dinç hissediyordu kend...

Haftada İki Saat Spor İşe Yarar Mı?

Haftada İki Saat Spor İşe Yarar Mı? “ Egzersiz hakkında ne düşünüyorsunuz?” diye bir soru sorsak, sizce cevaplar nasıl olurdu? Çoğunluk, egzersizin faydalarından bahseder, yapılması gerektiğini savunur. Yani “Neden yapmalıyız?” diye sorduğumuzda, çoğu kişi bunun iyi bir şey olduğunda hemfikirdir. Ama işin aslına bakarsak, bu söylemler çoğunlukla teoride kalır. Egzersizle gerçekten ilgilenenlerin sayısı oldukça azdır. Bu kadar iyi bir şeyse yaşam rutinimizde egzersize pay ayırmıyor olmamız garip değil mi? Alışveriş, yemek, eğlence gibi, sonunda keyif alacağımız bir şey söz konusu olduğunda, zaman ayırmakta zorlanmayız. Yol gitmek, efor sarf etmek gözümüze batmaz. Ama konu sağlığımız için harekete geçmek olunca, aynı hevesi gösteriyor muyuz? "Zamanım yok... Çok yoğunum... Yorgun hissediyorum... Bütçem yok... Yürüyecek yer yok... Düzgün salon yok... Hem zaten haftada iki saat egzersiz ne işe yarar ki?" Yapmak istemediğimiz bir şey için bahane üretmek hiç zor değil.  Uyku saatler...

Erteleme Şimdi Yap

Erteleme Şimdi Yap Gün çoktan aydınlanmış ortalık hareketlenmişti. Kuşlar sabah konserlerini vermeye başlamışlardı. Görünmüyorlardı ama koro halinde ötüşüyorlardı. “Yine geciktim” diye söylendi Gonca “şu alarmı ertelemesem olmaz mı acaba?” “Azıcık daha uyusam” diye alarmı erteler sonra da apar topar kalkardı.  Yetişebileceğim işleri yetiştiremiyorum. Ne zaman şöyle bir "oh be yetiştim" diyeceğim acaba? "Yine geldiler beni bekliyorlar. Neden bekleten taraftayım?"  diye söylendi, alelacele çıktı evden. Bu günlerde bunları düşünürken buluyordu kendini. Öyle böyle servise yetişti, bazen kaçırdığı da oluyordu.  Ertele-me... Bu defa beş dakika daha erken geldi. İşleri dünden bugüne sarkmıştı, önceki günden de düne sarkan işler vardı. Zaten iyice alışmıştı geciktirmeye ve her defasında sarkan işleri daha fazla oluyordu. Buna bir çözüm bulmalı, nasıl yapabilirim? Diye düşündü. “Bu işler iyice birikti yardım alsam da yine birikiyor.” Dedi kendi kendine. Gonca, neyi doğru yap...