Uzun yıllar kurumsal şirkette çalışan Murat, nihayet emekli olmuştu. Fakat bu duruma çok sevinemedi. Emeklilik hakkının çok geç verildiğini düşünüyordu. Aklından geçen sözler bir hışımla diline döküldü; “Çoktan emekli olmalıydım, can mı dayanır bu kadar çalışmaya? Onlara kalsa mezara kadar çalıştıracaklar!”
Oysa doğada insan dışındaki hiçbir canlıda emekli olma isteği yoktur.
Arı “Bugün bal yapmayacağım, yoruldum.” demez.
İnek “Sütüm ancak bana yeter, size veremem” demez.
Anne aslan yavrularını beslemek için usanmadan avlanır.
Tüm canlıların hayatları boyunca karınlarını doyurmak için çalışmaları gerekir.
İnsana ise bazen kendi karnını doyurmak bile zor gelir. Yemek yapmak, bulaşık yıkamak, hareket etmek acı verir.
İnsan neden çalışmaktan, yorulmaktan bu kadar imtina eder?
Kontrolsüz istekleri…
Murat emekli olmayı yıllarca beklemişti. İşe bile sırf “Emekliliğe az kaldı…” diyerek gidiyordu. Artık hayatın tadını çıkarmak, yıllardır ertelediği hayallerini gerçekleştirmek istiyordu. Fakat hayalleri için daha çok kazanca ihtiyacı vardı.
Bunun için kuzeniyle ortak olup ayakkabı mağazası açmışlardı. Böylece hem çok yorulmadan hobi olarak çalışacak hem ek gelir elde edecekti. İstediğim kazanca ulaşınca mağazayı kapatır, bol bol gezerim diye düşünüyordu.
Mağazayı açmak elbette kolay olmadı. Ellerinde ne varsa yatırdıkları gibi bankadan da kredi çekmek zorunda kaldılar. Öngörmedikleri bir sürü gider, çalışan maaşı, sigorta primleri derken işler de tahmin ettikleri gibi gitmeyince krediyi ödemekte zorlanmaya başladılar. Mağazanın işleri bekledikleri gibi gitmiyordu. Öyle ki bazı günler siftah bile yapamadan kapadıkları oluyordu. İş yapamadıkça borç alıyorlar, borç aldıkça ödemede zorlanıyorlardı. Bu döngüden nasıl çıkacaklarını bilemiyorlardı.
Bir gün, mağazaya uğrayan arkadaşları durumlarına şahit olmuştu. Hemen kendi gündemindeki parlak fikrini onlara da sundu: “Yahu niye dertleniyorsunuz böyle? Bunun kolay bir yolu var. Herkesin dilinde şu anda, duymadınız mı hiç? Öyle böyle kazanmıyorsunuz, balık oltada, siz hiç yorulmuyorsunuz.”
Murat ve ortağı heyecan ve ilgiyle sordular, “Neden bahsediyorsun?”
Arkadaşları anlatmaya başladı; “Kripto para tabii ki! Yani dijital para. Kâğıt para yerine dünya artık dijital para kullanıyor, işler bununla yürüyor. Bu aslında yıllar önce kurgulanmış bir proje. Özellikle pandemiyle birlikte gündem oldu. Ekonomi kanallarında uzmanların dilinde, hiç duymadınız mı?”
Kripto para Murat’ın aklına yatsa da ortağı “Dur, biz bunu biraz danışalım.” deyip arkadaşları Esra’ya danışmak istedi. Esra, güvendikleri ve fikirlerine önem verdikleri biriydi. Aynı zamanda işletme fakültesinde öğretim görevlisi olarak çalışıyordu.
Bir heyecanla Esra’yı arayıp bu konudaki fikrini sorduklarında Esra karşı çıkmış, dijital paraya güvenmemeleri gerektiğini söylemişti. “Bu paranın ülke kanunlarında henüz tanımı yapılmadı. Herhangi bir anlaşmazlık, kayıp halinde hangi yasaların dikkate alınacağı henüz netleşmedi. Böyle bir belirsizliğe girmenizi istemem.” diyerek net bir şekilde uzak durmalarını tavsiye etmişti.
Bu sözler Murat’ın canını çok sıktı. Çünkü Esra’nın söyledikleri kendi istekleriyle ters düşüyordu ve söylenenleri kabul etmek istemiyordu. Bu yaştan sonra en başa dönüp çalışmak, yorulmak, hayallerini daha fazla ertelemek istemiyordu. Tek derdi, bir an önce borçlarını ödeyip kaybettiği parayı yerine koymaktı.
“Balık oltada, sen yorulmuyorsun…” sözü kulaklarında çınlıyordu. Bunca söylenenden, konuşulandan aklında sadece bu söz kalmış gibiydi…
Gerçekler bir bir anlatılmasına rağmen Murat gerçeklere göre değil, egosunun isteğine göre hareket edecekti.
Bunun için eşinin desteğine ihtiyacı vardı. Kendisi bütün parasını batırmış, artık kredi çekecek durumu bile kalmamıştı.
Eşini bir miktar kredi çekmeye ikna etmiş ve böylece kripto para macerasına başlamıştı…
Büyük paralar yatırmak istese de başlarda daha küçük miktarlarla giriş yapmıştı. Kazandıkça miktarı artırıyor, keşke daha çok yatırsaydım diye kendi kendine kızıyordu.
Etrafındakiler de kazandığını gördükçe daha çok yatırmasına bir şey demez olmuşlardı. Karşı çıkan herkes büyük bir sessizliğe bürünmüştü.
“Bunca yıl boşuna çalışmışız.” diyerek çalışan, geçimini sağlamak için uğraşan yakınlarına “Bırakın işi, asıl kazanç burada…” diye tavsiye veriyordu. Dinlemediklerinde “Size müstahak çalışmak, daha çok çalıştırsınlar sizi!” diyerek onları küçümsüyordu. Hiçbir bedel ödemeden kazandığı para başını döndürmüştü. Borçlarının bir kısmını ödemiş fakat bir yandan daha çok yatırım için yeni borçlar yapmaya devam etmişti.
Bir gün, böyle küçük yatırımlarla uğraşmakla olmaz deyip evini, aracını satma noktasına gelmişti artık. Eşi de bir şey diyememiş, çaresizce kabul etmişti. Her seferinde şu kadar kazanayım bırakacağım demiş ama bırakmak bir yana, daha büyük miktarlarla devam etmişti. Kazandıkça doymamış ve devam etmişti. Artık nerede sonlanacağını kendisi de bilmiyordu.
Elinde avucunda ne varsa yatırdığı son alımında hiçbir şey beklediği gibi olmamıştı. Aracı şirketin piyasadan çekilip kaçmasıyla her şeyini bir anda kaybedivermişti.
Başına gelenlere inanamıyordu. Yıllarca çalışıp kazandığı birikimleri bir yana; huzuru, ailesi, başını yastığa koyduğunda yorgunluktan daldığı derin uykusu, her şeyi elinden gitmişti.
Hayattan daha çok keyif alayım, daha rahat edeyim, yorulmadan kazanayım derken hayatı zehir olmuştu.
İnsanın hızlıca, kolay yoldan çok kazanma isteği yüzyıllardır başına dert olmuştur. Bunun adı kimi zaman iskambil oyunu, at yarışı; kimi zaman piyango, borsa; günümüzde ise kripto para olabilir. Sebepler ve sonuçlar aynı, kumara söz konusu olan yöntem ise farklı olabilir.
İnsanın kolay yoldan para kazanma isteği var oldukça onu bu tuzaklara çekecek yöntemler de gelişerek var olmaya devam edecektir. Eğitimli, kumarın vereceği zararları bilen birini kumarhaneye çekemezsiniz belki ama kripto kelimesiyle, matematikle ilişkilendirerek ve biraz karmaşık gibi görünen yöntemlerle yine kolay yoldan para kazanma hırsına yenik düşürüp sahip olduğu maddi-manevi her şeyi elinden alabilirsiniz.
Murat’ın kulaklarında çınlayan “Zahmetsizce kazanıyorsun” cümlesi yerini başka bir cümleye bırakmıştı: “Yasal mevzuatta yeri yok…”
Peki Murat şimdi ne yapacaktı?
İnsan sonunun böyle olacağını bilse yanlışı tercih eder mi?
Sonunda elinden alınacağını bilse hakkı olmayanı ister mi?
Hayatını alt üst edecek yola girer mi?
Bazen birileri uyarsa da girer.
“Zarar verir” diye duysa da ilerler.
Çünkü yorulmak istemez, kolay kazanmak ister.
Oysa kolay kazanan kolay kaybeder…
Oltadaki balık sahteymiş meğer…
***
İnsanoğlu var olduğundan bu yana amacı hiç değişmemiştir. Mutlu başarılı olmak ve iyi ilişkiler kurmak.
Deneyimsel Tasarım Öğretisi de insanın amacını amaç edinmiştir. "Kim Kimdir", "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" programlarında sunduğu stratejilerle insanların dününden daha başarılı, daha mutlu ve daha marifetli olmalarına destek olur.
***
Yorumlar
Kesinlikle katılıyorum. İnsanlar gücünün üstünde isteklerini kontrol edemedikçe bu böyle devam eder.
Bu zamana göre yazılmış Harika bir Hikaye, Mukemmel bir Ders!
Ancak bu kadar Güzel olabilir...
❤️❤️❤️
❤️Çok güzel
Yorum Gönder