Ana içeriğe atla

Hiç Düşünmez Misin?

Hiç Düşünmez Misin?

Doğa... 

Tek bir kelime ama içeresinde ne kadar çok şeyi barındırıyor.

Kapsıyor...

Ağaçları, çiçekleri, hayvanları, insanları.

Ve her birinde nice işaret, nice ibret barındırıyor…


Ağaçlar mesela...

Şimdilerde pek çok ağacın dalı kupkuru bir odun parçası. 

O odun parçası ilkbaharda çiçek açacak,

Ardından meyvesini verecek, 

Ve biz o meyveleri toplayıp yiyeceğiz...

Kimin aklına gelirdi ki o kuru daldan böylesine güzel görünen çiçeklerin açacağı?

Üstelik mis gibi de kokan…

Kimin aklına gelirdi ki o kuru daldan böylesine lezzetli meyvelerin çıkacağı?

O kuru odundan...

Şaşılacak şey doğrusu.

Şaşırmak için sadece birazcık düşünmeye gerek var. 

Peki sen hala düşünmeyecek misin ey insanoğlu?


Tamam bu seni etkilemedi belki…

Peki elma ağacının hep elma vermesine ne diyeceksin?

Ya da bahçendeki o kayısı ağacından hep kayısı çıkmasına,

Ya da o kayısı ağacının yapraklarının hep aynı biçimde yaprak vermesine ne diyeceksin?

Bunlar, üzerine düşünülüp şaşılacak şeyler değil mi sence de?

Bunlar nasıl tesadüf olabilir ki?

Peki sen hala düşünmeyecek misin ey insanoğlu?

Hiç Düşünmez Misin?

Hala düşünmeyecek misin?

Hayvanlara gelelim biraz da...

İnekler mesela. 

Siyah, beyaz, gri derisi olan inekler.

Sen hiç pembe inek gördün mü?

Hadi derisini geçtik, peki o ineğin memelerinden hep süt çıkmasına ne diyorsun?

Sen hiç kakaolu süt veren bir inek gördün mü?

Peki ya civcivler?

Bir tavuk yumurtluyor, kuluçkaya yatıyor ve oradan civciv çıkıyor.

Peki ya tırtılın kelebeğe dönüşmesine ne diyorsun?

Bunlar üzerine düşünülüp şaşılacak şeyler değil mi sence de?

Bunlar nasıl tesadüf olabilir ki?

Peki sen hala düşünmeyecek misin ey insanoğlu?


Biraz daha yakına gelelim, vücudumuza...

Tüm doğan insanların gözü var, gözünün üstünde kaşı var. 

Sen hiç kaşı yanağında olan bir insan gördün mü?

Ya da burnu karnında olan mesela,

Ya da kolunda ağzı olan...

Bunlar üzerine düşünülüp şaşılacak şeyler değil mi sence de?

Bunlar nasıl tesadüf olabilir ki?

Peki sen hala düşünmeyecek misin ey insanoğlu?


Ya da şunu hiç düşündün mü?

Gözümüzü kırparken canımız yanabilirdi...

Göz kuruluğu başladığında canımız nasıl da yanıyor değil mi?

Ya da her yemek yediğimizde dişlerimiz ağrıyabilirdi…

Malum “Diş ağrısı hiçbir şeye benzemiyor.” diyor yaşayanlar. 

Ya da yutkunurken beynimiz zonklayabilirdi...

Grip olduğumuzda bademciklerimiz şişince, yutkunmak ne acı veriyor değil mi? 

Peki sen hala düşünmeyecek misin ey insanoğlu?


Nasıl oluyor tüm bunlar?

Kendi kendine olabilir mi binlerce yıldır, sürekli hep ama hep olan şeyler?

Bunu bir kontrol edenin olması gerekmez mi sence de?

Başıboş bırakılsa bu kadar düzenli olabilir miydi?

Kendine bak sorunun cevabı için. 

Kendini başıboş bıraktığın, hedefsiz olduğun ne zaman hayatındaki işler kendi kendine devam edebildi?

Birkaç gün işe gitmediğinde işler birikmiyor mu; eğer sen bir sistem kurmadıysan?

Dağılmış ev, kirlenmiş bulaşıklar kendi kendine toparlandı mı?

Ama elimiz kesildiğinde yaramız kendi kendine iyileşiyor mesela…

Kemikte bir kırık olduğunda iki kemik birbirine kaynıyor…


Aslında bütün mesele ne biliyor musun?

Görmek isteyene işaret çok, görmek istemeyene ne yapsan boş...


O halde;

İşaretleri görenlerden misin? 

Göremeyenlerden misin? 

Eğer görenlerden isen; haydi sağlam bir şükür için harekete geç :) 

Göremiyorum diyorsan da; hadi kaldır başını sokaktaki o ağaca bak, bak ve düşün… O ağaçtan, o kuru odun parçasından nasıl oluyor da çiçek çıkıyor?


***

İnsanoğlu var olduğundan bu yana amacı hiç değişmemiştir. Mutlu başarılı olmak ve iyi ilişkiler kurmak. 

Deneyimsel Tasarım Öğretisi de insanın amacını amaç edinmiştir. "Kim Kimdir""İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" programlarında sunduğu stratejilerle insanların dününden daha başarılı, daha mutlu ve daha marifetli olmalarına destek olur. 

"Her ilim sahibinin üstünde daha iyi bilen biri vardır."

***

Yorumlar

EMEL dedi ki…
Şükretmek için çok sebeplerimiz var. Mucize aramaya gerek yok. Çünkü yaratılan her şey o kadar mükemmel yaratılmış.
EsraB dedi ki…
Yazanın kalemine sağlık..çok güzel anlatılmış nasıl da herşeyi normallestirip zaten bu böyle olması gerekir inancına kaptirdigimizi kendimizi..Ne kadar çok şey var şaşilacak aslında..
Adsız dedi ki…
Şükürler olsun ne güzel bir yazı olmuş emeğinize sağlık .
Adsız dedi ki…
İnsan anı yaşamıyor ki hepimizin elinde bir telefon ağaca doğaya bakan kim?
Alim'e dedi ki…
Diş olmadan yemek yemenin ne olduğunu anlaman için dişlerinin olmaması gerekiyor.bir elmayı dişin olmadan yersen ne hissedersiniz yada elma yemek istermisiniz elmayı yaratan dişi neden yaratmış
Merve A dedi ki…
Çok sık gördüğümüz şeyler oldukları için midir, ne kadar normalleştirmiş aslında bize mucize olarak verilen şeyleri...
Adsız dedi ki…
İnsan anı ancak şükürle yaşayabilir farkındalıkları ile.Ezbere yaşayarak değil.
Adsız dedi ki…
Düşünmek en güzel nimet ..
Ö. dedi ki…
Tüm bu yazılan ispatlar nasıl tesadüf olabilir ki! Ah ah gerçekten ne kadar az düşünüyoruz...
Adsız dedi ki…
Elimizden alınmadan kaybetmeden anlayabilenlerden olalım inşAllah🤲🏻
Sera dedi ki…
Oysa, Yaradan ne güzel yaratmış...İnsan bunu nasıl görmez...
Zeynep A. dedi ki…
Mucizeleri ne kadar da normalleştiriyoruz gerçekten... Bir insandan dünyaya bambaşka bir insan gelmesi çok garip değil mi?
Adsız dedi ki…
görebilenlerden olmak dileğiyle
Adsız dedi ki…
İnsanoğlu asıl düşünmesi gereken yerlerde ne kadar az düşünüyor,çok dikkat çekici güzel bir yazı olmuş.
Alev İ. dedi ki…
En büyük mucizeler, en gözümüzün önünde olanlar. Biz nerede arıyoruz...
Adsız dedi ki…
nasılda farkına varmadan yaşamışız yıllarca herşeyi normalleştirmişiz farkındalığınız için teşekkürler
Adsız dedi ki…
Ne kadar anlamli görmek isteyene işaret cok, görmek istemeyene ne yapsan boş...Insan isteklerini kontrol edemeyince böyle kör oluyor..
can dedi ki…
keşke trafik işaretleri gibi işaretleri okuyabilsek
İlknur M dedi ki…
İnsan kolayca sahip olduğu şeylerin detayını farkına varmıyor gerçekten.
elinize saglik
Emn dedi ki…
muhteşem Yaratıcımız, hem yaratıp hem de takip etmesi yanında sürekli olarakher birinin rızkını düzenli ve adil vererek sayısız kombinasyonu birbiriyle hem ilişkili hem hiç ilişkisiz yönetiyor. benim en çok ilgimi çeken mikroorganizmaların olduğu milkrodünyalar. Malum hastalıkta, bu küçük çok tehlikeli olduğu söylenen arkadaşlara karşı, koca makarna süzgeci gibi maskeler takıp korunmaya çalışmıştık. O kadar küçük varlıkların yazılımlarının tek tek yazılmış olması olağanüstü bir Yaratıcımız olduğunun en büyük ispatı... çok şükür:)
Nağme dedi ki…
"Peki sen hala düşünmeyecek misin ey insanoğlu?" Umarım bu şikayetin muhataplarından olmayız...
Övünç dedi ki…
Gözleri kulakşarı burnu ağzı elleri kalbi olup da göremeyen işitmeyen hissedemeyen olmak ...
Adsız dedi ki…
İnsan mucize arıyor, her an bir mucizeye şahit olduğunu hiç farketmeden..
Adsız dedi ki…
Hiç düşünmüyoruz diye vahlanıp yine hiç düşünmüryorken buluyoruz kendimizi, bu yazıyı okuduktan sonra yaşama dair bir tane mucize düşünsek ya !
Adsız dedi ki…
Ellerinize sağlık teşekkür ederim. Hakimiyet Sahibi'nin Mükemmel Sistemine güzel bir Yorum 👍
Adsız dedi ki…
Bir kez bademciklerim şişmişti ama yutkunurken o zonklamayı beynimde hissediyordum... Hakikaten normali bu olabilirdi ve biz bununla yaşamayı öğrenmek zorunda kalabilirdik... İyi ki RAB bimiz var.
Ayşe N. dedi ki…
Ezber bir yaşamdan çıkıp her şeyi yeniden düşünmek gerekiyor sanırım, hayatın bize sunduklarının farkına, tadına varabilmek için, teşekkürler, kaleminize sağlık...

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yeter Ki Pes Etme

Yeter Ki Pes Etme Masmavi gözlerinin kenarları ağlamaktan kırmızıya döndü. Küçük kız güle oynaya indiği merdivenleri dizleri yara içinde yukarı çıktı. Annesi o halini görünce şok oldu. “Noldu Yaren sana?” diyebildi sadece.  “Bisikletten düştüm annecim. Canım çok acıyor.” der demez kapının önünde yığılıverdi.  Annesi telaşla ambulansı aradı. Ambulans geldiğinde Yaren çoktan kendine gelmişti. Sağlık memuru ona sorular sorup muayene etti. Ambulansın sedyesine yattığında ürkek bir kedi gibi etrafı izliyordu. Daha önce hiç bulunmadığı bir yerde tedirgindi. Sağlık memuru ona gülümseyerek konuşuyor ve yapacağı her adımda bilgi veriyordu. Böylece biraz olsun rahatladı.  Yol boyu ilerlerken iki damla yaş o masmavi gözlerden süzülüverdi. Ağlarken kendi kendine söylendi. Yaren: “Of yaa, bir daha binmicem!” Sağlık memuru: “Neye binmiceksin?” Yaren: “Bisiklete bir daha binmicem.” Sağlık memuru: “Neden binmeyesin ki, herkes bisikletten düşebilir. Biliyor musun şu yaşımda düştüm ben...

Hazır ol 2025! Sana yeni siparişler geliyor!

Hazır ol 2025! Sana yeni siparişler geliyor! Bir yılı daha uğurlamanın arifesindeyiz... Bazen insan beş dakikaya sabredemezken 365 gün 6 saatin yeniden geride kalması inanılmaz, değil mi? Daha dün elimizde makasla tutkal vardı ve sevdiklerimize yeni yıl kartı tasarlıyorduk. Makyaj pamuğundan kar yapıp yapıştırıyorduk. Karttan çok yüzümüze gözümüze bulaşan simler yıkamakla çıkmaz ve günlerce pırıl pırıl gezerdik. Bazı kartları postaneden yakınlarımıza gönderirdik. Bunun için kuyruk bekler, heyecan duyardık. Kartı teslim alan tanıdıklar, o acemi tasarımlarımıza hayran kalmış gibi yapardı. Sıra arkadaşımız, kartımızla dalga geçmiş bile olabilirdi ama biz övgülere inanmak isterdik. ‘HOŞ GELDİN Bin dokuz yüz… iki bin bilmem kaç...’’ Bunun gibi her yıl birçok senenin rakamları o kartları süslerdi. Yetişkin olunca kart tasarımları son bulur ama bu dönemlerde yaşanan bazı hisler hala ortaktır. Çoğu insan muhabirlerin uzattığı mikrofonlara benzer beyanlarda bulunur. Geçen yıla biraz sitem, gel...

Sporla Yeniden

Sporla Yeniden Ayşe bir süredir yataktan hiç bu kadar dinç kalkmamıştı. Bir hafta önce başladığı spor ne de iyi gelmişti. Gözlerini açınca içine, derin bir nefes çekip, bir kez daha şükür etti. Oysa spora başladığı ilk günler ne çok kas ağrısı çekmişti. İlk günler, çok sancılı geçmişti. Bacakları, kolları uzun süredir spor yapmadığı için, yaptığı ilk sporla hamlamıştı. Bu yüzden yürümekte bile zorlanıyordu. Ama önemli değildi, biliyordu ki sonu güzel olacaktı.  "İyi olan şeylerin başında bir miktar acı ve zorlanma olurdu." Sabredince sonunun güzel olacağının bilincindeydi. Hem istediği fiziksel görünüme kavuşacak hem de burada başlattığı hareket ile hayatına bereket katacaktı. Bu yüzden hem sabırlı ydı hem ümitli . Kimi zaman sabahın erken saatlerinde kalkıp esneme ve hareketler ile gününü bereketlendirdi. Kimi zaman gün içinde yaptığı yürüyüşler ve yüzmeyi de buna ekledi. Erken kalkıp, sporunu yapıyor, ılık bir duştan sonra daha önce hiç olmadığı kadar dinç hissediyordu kend...