Karanlıkta kimseyi uyandırmadan hazırlanmaya çalışırken ayağına batan bir şeyin acısı ile koltuğun üzerine oturdu. Dün akşam doğum günü kutlamasında, 6 yaşındaki oğlu Can'ın istediği şey alınmadığı için, kırdığı arabanın parçasıydı. Doğum günü kutlamaları çok büyük bir organizasyonla yapılmıştı: süslü pastalar, tabaklar, kıyafetler ve palyaçolar. Ailenin ilk erkek torunu olduğu için çok seviliyor, her dediği yapılıyordu. Birçok hediye gelmişti: arabalar, legolar ve en büyük, en pahalı olanlar… Ama daha ilk günden birini kırmayı başarmıştı bile. Gerçi Can'ın genel davranış şekli böyleydi. Geçenlerde babaannesinin aldığı yeni arabayı da kırmıştı. Annesi "Neden kırdın evladım?" diye sorduğunda "Olsun, bana yine alırsınız" demişti, oldukça rahat bir şekilde.
Neden daha fazlası olmasın ki?
Odasında birçok oyuncağı vardı, ama birçoğu kırık döküktü.” İnsanın çok sevdiği evladına her şeyin en iyisini almak, onun istediği şeyleri yapmak, iyi bir ebeveynin yapacağı şeyler” diye düşünerek kendini teselli etmeye çalıştı Ayla.
Sonra birden hafta sonları gittikleri alışveriş merkezinde çığlık çığlığa istediği oyuncağı almadan mağazadan çıkamadıklarını hatırladı.
- İçi sıkıldı…
- Derin bir nefes aldı…
- Ama o da içini rahatlatmaya yetmedi…
- Anlamıyordu…
Her şeyi tam olsun diye çalışıp didinirken, bu çocuğun bu kadar rahat olması, sahip olduklarına bu kadar değer vermemesi çok rahatsız ediyordu Ayla'yı.
Ve neden?
Neden?
Bu çocuk neden böyle? Diye düşünmekten kendini alamıyordu.
İnsan neden sahip olduklarına değer vermez?
Ya da insan neye değer verir diye düşündü.
Deneyimsel Tasarım Öğretisi der ki; "İnsan bir şeye kendi çabası kadar kıymet verir."
İnsanın bir şeyde çabası yoksa ona değer vermesi, onu sevmesi mümkün müydü?
Can oyuncaklarını almak için hiç yorulmamıştı…
Onları alındığında eve kadar taşımamış,
Dağıttığında kendisi toplamamıştı,
Almak için para biriktirmemişti…
Ya da istediği bir oyuncağa sahip olmak için bir sene sonraki doğum gününe kadar sabırla beklememişti…
İnsanın kendi emeği ölçüsünde aldığı eşyalar kıymetlidir. Can, bu oyuncakların hiçbiri için çabalamamış, yorulmamıştı. Dolayısıyla onun için kıymetli değillerdi. Odası oyuncak dolu olsa bile yeni bir oyuncak alınınca, daha mutlu olacağı düşünülmüştü.
İnsan sahip olduğu her şeyde ve ilişkilerinde, o şeyi çabası, gayreti ve gayretine yönelik davranışları olduğu kadar sever ve değer verir.
Diğer türlü Can’ın oyuncaklarına yaptığı muameleyi yapar hale gelir.
İnsanın hayatta hedefleri için oluşturduğu davranışlar insanı yetiştirir.
Sevmek, değer vermek, ilgi göstermek, özlemek, anlamak ve daha birçok şey bedel ödemekten geçer.
Peki, bedel gerçekten nedir?
***
İnsanoğlu var olduğundan bu yana amacı hiç değişmemiştir. Mutlu başarılı olmak ve iyi ilişkiler kurmak.
Deneyimsel Tasarım Öğretisi de insanın amacını amaç edinmiştir. "Kim Kimdir", "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" programlarında sunduğu stratejilerle insanların dününden daha başarılı, daha mutlu ve daha marifetli olmalarına destek olur.
***
Yorumlar
Ne kadar anlamlı bir cümle…
Emeğinize sağlık
Ellerinize sağlık🌿
Yorum Gönder