Yaş Almak mı Yaşlanmak mı? Herkesin çocukluğunda iz bırakan anıları vardır, gönlüne, çocukluğuna, olgunluğuna, kişiliğine dokunan… İşte benim anılarım da “Büyük evi” dediğimiz anneannem ve dedemin yaşadığı eve dayanır. Düzayak, önü verandalı ama öyle veranda dediysem Amerikan filmlerindeki gibi değil bildiğimiz Anadolu usulü. Tavandan sarkan iplere kurutulmak için kırmızı biberlerin, patlıcanların dizildiği, oturmak için fındık çuvallarının kullanıldığı, masa olarak domates kasasının kullanıldığı, zeytinyağı tenekelerine süs bitkilerinin dikilerek sıra sıra dizildiği bir veranda… Hiç israf yok, her şeyin kendi amacı dışında başka bir amaçla kullanılması için ant içilmiş gibi… Yan bahçede asma yaprakları, maydanoz, lahana, kinzi, hemen elini atıp alıyorsun, hop kuzine de pişen yemeğin içine… Sobanın üstünde, asimetrik yerleştirilmiş yan yana dizilmiş tencereler, çay demlenirken bir yandan da içinde de mısır ekmeği pişiyor... Bununla da kalır mı? Öte yandan ısınıyoruz. Şimdil...
Dününden daha iyi olmak isteyen herkes için…