Ana içeriğe atla

RÜZGAR

RÜZGAR

Derin bir nefes alarak oturdu bankın üzerine… Canı yanıyordu. Canını yakan duyduğu gerçekler miydi, yoksa bu zamana kadar gözünün içine kadar sokulan ama kendisinin hiç fark etmeyişi miydi? Onu henüz kestirememişti.

Hayatta her şeyin bir sebebi vardı. Şimdiye kadar duymaktan, görmekten kaçtığı tüm şeyler, şimdi aklına hücum etmiş gibiydi. Nasıl baş edeceğini bilmiyordu. Belki de bir şeyleri toparlamak yeniden dizayn etmek için tam sırasıydı. Yalnız hissediyordu kendini…Bu his yabancı değildi ona biliyordu içten içe bu yolda insan kendi ile kalıyordu.

Seven sevdiğini yalnız bırakmaz.

Çocukken annesine, kimse beni sevmiyor diye serzenişte bulunurdu. Annesi “Hiç böyle düşünme yavrum. Seven sevdiğini yalnız bırakmaz.” diyordu. Gerçekten seven kimdi o zamanlar pek anlayamamıştı ama şimdi de o küçük kız çocuğu gibi ilgiye muhtaç hissediyordu. Daldığı derin düşüncelerden onu uyandıran serin bir rüzgârın dokunuşu oldu. Öylesine güzel bir dokunuştu ki yakıcı günün sıcağını serinleten, insanın içine ferahlık veren, sanki yanağını okşayan bir anne gibi şefkatli ve yumuşacıktı.

“Üzülme mutlaka her tepenin sonu bir düzlüğe çıkar.” der gibiydi. Rüzgârın dokunuşu şifa olmuştu ruhuna…İçindeki ferahlama onu olumsuz düşüncelerinden aldı… Daha keyifli ve ümitli hissettirdi. Mis gibi denizden gelen yosunla karışık iyot kokusunu içine kadar çekebiliyordu. Az önce üzüntü veren anılar gitmiş yerine en keyifli anılar gelmişti. Yüzünde bir tebessüm belirdi.

Hayret hiç bu zamana kadar bu şekilde bakmamıştı. Zamanında saçlarını dağıtıyor diye kızdığı rüzgâr, onu sarmalamıştı şefkatli kolları ile.

Seven sevdiği yalnız bırakmamıştı. İçine ümit tohumlarını tekrar ekmişti.

Bakmasını bilene…

Duyduklarını işitene ne güzel şeyler fısıldıyordu….

***

İnsanoğlu var olduğundan bu yana amacı hiç değişmemiştir. Mutlu başarılı olmak ve iyi ilişkiler kurmak. 

Deneyimsel Tasarım Öğretisi de insanın amacını amaç edinmiştir. "Kim Kimdir""İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" programlarında sunduğu stratejilerle insanların dününden daha başarılı, daha mutlu ve daha marifetli olmalarına destek olur. 

"Her ilim sahibinin üstünde daha iyi bilen biri vardır."

***

Yorumlar

Adsız dedi ki…
Gerçekten seven kimdi, anlayabilsek..
Selma dedi ki…
Ümit tohumları ne güzel bir cümle 😊
Gökçen A dedi ki…
Seven sevdiğini yalnız bırakmaz…
Adsız dedi ki…
Doğaya bakınca yeşeren tohumlar, açan çiçekler, esen rüzgar, yağmurdan sonra toprağın yumuşaması her şey öyle ümitlendiriyor ki…
Ayşe N. dedi ki…
Her tepeyi bir duzluge cikaran O, her seye gucu yeten, umit beslemeye, sığınılmaya layik olan, her zaman kulunun lehine olan O. RAB binin kıymetini bilene ne mutlu...
Beyza Nur dedi ki…
Ve kimse hiç kimse O'nun gibi sevemedi insanı...
EsBa dedi ki…
Ben de hep rüzgarın dokunusunu yumuşak olduğunda şevkatle sevildiğimi, rüzgar siddetliyse tam zittiyla kıyamıyor ama kızmış bir baba öfkesi gibi düşünürüm. Elinize sağlık..
ZeynA dedi ki…
İnsan unutuyor nasıl daha önceden de yüreği yanmışken feraha çıktığını, yardım geldiğini... Yazınız böyle bir zamanda yetişti, hatırlattı. Teşekkürler.
İlknur M dedi ki…
Sevildiğimizi hissettiren o güzel rüzgarlar hiç eksik olmasın.
Nağme dedi ki…
Her an hayatımızda bir şeyler duyuyor bir şeyler görüyoruz. Peki ama ne kadarını gerçekten anlayabiliyoruz?
Adsız dedi ki…
O yalnız bırakmaz, biz yalnış yola saparak kendimizi yalnız bırakabiliyoruz doğru yolda..
öznur dedi ki…
Bizi görüyor, bizi bizden daha iyi biliyor ve her yerden şefkati ile sarıp sarmalıyor...
Adsız dedi ki…
👌🏻
Merve A dedi ki…
Seven sevdiğini yalnız bırakmaz… ne güzel bir teselli… yalnız bırakılmamak ümidiyle
Emel dedi ki…
İnsanı her daim koşulsuz seven, destekleyen kim acaba? Düşsen de yükselsen de, zengin olsa da fakir de olsa insanın hep yanında olan kim?

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hazır ol 2025! Sana yeni siparişler geliyor!

Hazır ol 2025! Sana yeni siparişler geliyor! Bir yılı daha uğurlamanın arifesindeyiz... Bazen insan beş dakikaya sabredemezken 365 gün 6 saatin yeniden geride kalması inanılmaz, değil mi? Daha dün elimizde makasla tutkal vardı ve sevdiklerimize yeni yıl kartı tasarlıyorduk. Makyaj pamuğundan kar yapıp yapıştırıyorduk. Karttan çok yüzümüze gözümüze bulaşan simler yıkamakla çıkmaz ve günlerce pırıl pırıl gezerdik. Bazı kartları postaneden yakınlarımıza gönderirdik. Bunun için kuyruk bekler, heyecan duyardık. Kartı teslim alan tanıdıklar, o acemi tasarımlarımıza hayran kalmış gibi yapardı. Sıra arkadaşımız, kartımızla dalga geçmiş bile olabilirdi ama biz övgülere inanmak isterdik. ‘HOŞ GELDİN Bin dokuz yüz… iki bin bilmem kaç...’’ Bunun gibi her yıl birçok senenin rakamları o kartları süslerdi. Yetişkin olunca kart tasarımları son bulur ama bu dönemlerde yaşanan bazı hisler hala ortaktır. Çoğu insan muhabirlerin uzattığı mikrofonlara benzer beyanlarda bulunur. Geçen yıla biraz sitem, gel...

Haftada İki Saat Spor İşe Yarar Mı?

Haftada İki Saat Spor İşe Yarar Mı? “ Egzersiz hakkında ne düşünüyorsunuz?” diye bir soru sorsak, sizce cevaplar nasıl olurdu? Çoğunluk, egzersizin faydalarından bahseder, yapılması gerektiğini savunur. Yani “Neden yapmalıyız?” diye sorduğumuzda, çoğu kişi bunun iyi bir şey olduğunda hemfikirdir. Ama işin aslına bakarsak, bu söylemler çoğunlukla teoride kalır. Egzersizle gerçekten ilgilenenlerin sayısı oldukça azdır. Bu kadar iyi bir şeyse yaşam rutinimizde egzersize pay ayırmıyor olmamız garip değil mi? Alışveriş, yemek, eğlence gibi, sonunda keyif alacağımız bir şey söz konusu olduğunda, zaman ayırmakta zorlanmayız. Yol gitmek, efor sarf etmek gözümüze batmaz. Ama konu sağlığımız için harekete geçmek olunca, aynı hevesi gösteriyor muyuz? "Zamanım yok... Çok yoğunum... Yorgun hissediyorum... Bütçem yok... Yürüyecek yer yok... Düzgün salon yok... Hem zaten haftada iki saat egzersiz ne işe yarar ki?" Yapmak istemediğimiz bir şey için bahane üretmek hiç zor değil.  Uyku saatler...

Sporla Yeniden

Sporla Yeniden Ayşe bir süredir yataktan hiç bu kadar dinç kalkmamıştı. Bir hafta önce başladığı spor ne de iyi gelmişti. Gözlerini açınca içine, derin bir nefes çekip, bir kez daha şükür etti. Oysa spora başladığı ilk günler ne çok kas ağrısı çekmişti. İlk günler, çok sancılı geçmişti. Bacakları, kolları uzun süredir spor yapmadığı için, yaptığı ilk sporla hamlamıştı. Bu yüzden yürümekte bile zorlanıyordu. Ama önemli değildi, biliyordu ki sonu güzel olacaktı.  "İyi olan şeylerin başında bir miktar acı ve zorlanma olurdu." Sabredince sonunun güzel olacağının bilincindeydi. Hem istediği fiziksel görünüme kavuşacak hem de burada başlattığı hareket ile hayatına bereket katacaktı. Bu yüzden hem sabırlı ydı hem ümitli . Kimi zaman sabahın erken saatlerinde kalkıp esneme ve hareketler ile gününü bereketlendirdi. Kimi zaman gün içinde yaptığı yürüyüşler ve yüzmeyi de buna ekledi. Erken kalkıp, sporunu yapıyor, ılık bir duştan sonra daha önce hiç olmadığı kadar dinç hissediyordu kend...