Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Şubat, 2024 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Ne Sevenim Var, Ne Soranım

Ne Sevenim Var Ne Soranım Günlerden sonra, uzun zamandır girmediği odasının kapısını açtı. Her şey bıraktığı gibiydi, aynanın üstü epeyce tozlanmıştı. Aynayı temizlerken bir an, kaz ayaklarının iyice belirginleştiğini fark etti. Lise yılları geldi aklına. Hep 40’lı yaşlarını hayal ederdi. Sonra da "ohoo ben o zamanlara gelene kadaaaar…" derdi. Şimdi o hayal ettiği zamanlarına gelmişti ama hiçbir şey hayallerindeki kadar renkli değildi. Eli telefonuna uzandı. Reklam maillerinden başka ne bir cevapsız çağrı ne de bir mesaj vardı. İç geçirdi "Ben herkesi arıyorum ama neden beni arayan yok? Bir haftadır raporluyum ne işe gittim ne de dışarı çıktım. Kimse yokluğumu fark etmedi mi gerçekten? Ben herkesin her şeyine koşarken neden kimse benim yokluğumu fark etmiyor? Oysa iş arkadaşlarım da rapor aldığımı biliyor. Ona rağmen bir geçmiş olsun mesajı yazmaz mı insan?’’ diye söylendi. Konuşacak kimse olmayınca kendine anlatmaya başlamıştı. O sırada kapı ziliyle irkildi. Sevinçle k...

Hiç Düşünmez Misin?

Hiç Düşünmez Misin? Doğa...  Tek bir kelime ama içeresinde ne kadar çok şeyi barındırıyor. Kapsıyor... Ağaçları, çiçekleri, hayvanları, insanları. Ve her birinde nice işaret, nice ibret barındırıyor… Ağaçlar mesela... Şimdilerde pek çok ağacın dalı kupkuru bir odun parçası.  O odun parçası ilkbaharda çiçek açacak, Ardından meyvesini verecek,  Ve biz o meyveleri toplayıp yiyeceğiz... Kimin aklına gelirdi ki o kuru daldan böylesine güzel görünen çiçeklerin açacağı? Üstelik mis gibi de kokan… Kimin aklına gelirdi ki o kuru daldan böylesine lezzetli meyvelerin çıkacağı? O kuru odundan... Şaşılacak şey doğrusu. Şaşırmak için sadece birazcık düşünmeye gerek var.  Peki sen hala düşünmeyecek misin ey insanoğlu? Tamam bu seni etkilemedi belki… Peki elma ağacının hep elma vermesine ne diyeceksin? Ya da bahçendeki o kayısı ağacından hep kayısı çıkmasına, Ya da o kayısı ağacının yapraklarının hep aynı biçimde yaprak vermesine ne diyeceksin? Bunlar, üzerine düşünülüp şaşılacak şe...

Yarına Ne Taşıyorsun?

Yarına Ne Taşıyorsun? Ayşe, küçük bir kasabada yaşayan genç ve heyecanlı bir kadındı. Henüz hayatta pek çok deneyim yaşamamış, evlilik le geçen yıllarının ardından kocasından ayrılmıştı. Bu ayrılığın ardından yalnızlık ve hayal kırıklığı içinde, bir an önce yeni bir başlangıç yapmak için istekliydi. Kasabanın kafesinde arkadaşları onun heyecanını ve yeniden evlenme isteğini fark etmişti. Ayşe bu konuda büyük konuşmalar yapıyor, başkalarını eleştiriyor ve evliliği romantik bir masal gibi görüyordu. Her fırsatta kocasından ayrılmasının haklılığını savunuyor, evliliği küçümseyen ifadeler kullanıyordu. Bu tavrı zaman içinde çevresindeki insanları rahatsız etmeye başladı. Arkadaşları, Ayşe'nin sürekli olarak eski kocasını eleştirmesinden ve evliliği küçümsemesinden sıkılmıştı. Bir gün kasabalının ablası, Ayşe ile samimi bir konuşma yapmaya karar verdi. Ona, büyük konuşmaların ve başkalarını yargılamanın gerçek bir çözüm olmadığını, aksine insanların kalplerini kapatmasının birçok şeye...

Televizyon Hastanesi

Televizyon Hastanesi Evdeki televizyon bir anda kararmış, görüntü ve ses gitmişti. Servisi arayıp problemi anlattım, iki gün sonraya randevu verdiler. Gelip baktıklarında, kartı ile ilgili bir problem olduğunu ve 4.000 TL gibi bir rakama tamir edilebileceğini söylediler. "Bu çok yüksek bir rakam. 4000 TL'ye tamir mi olur?" dedim ve servis ücretini ödeyip teşekkür ederek onları yolcu ettim. "Yeni televizyon alsak daha avantajlı galiba." diye düşünerek internetten yeni televizyonların fiyatlarına baktım. İstediğim büyüklükte bir televizyon 15 binden başlıyordu. "Bu fiyatlar da yüksek." diye düşünürken karşıma "Televizyon Hastanesi" diye bir yer çıktı. İsmi çok ilgimi çekmişti, hastalanan televizyonu tedavi edecek bir yer sonuçta. "Belki işimizi görür." diyerek hemen numarayı aradım.  "Buyurun, Televizyon Hastanesi. Ben Ali." diyordu telefonun diğer ucundaki ses. Kendisiyle konuşmamız esnasında "Televizyonu evinizden biz...

Seviyorum Ama Kimi?

Seviyorum Ama Kimi?   “Seviyorum ama kimi, en tatlı birisini, nasıl anlatayım sana ilk harflerine baksana”  Bu maniyi hepimiz az çok duymuşuzdur, hatta söylemişizdir belki de kim bilir! İlla ki karşı cinse olmak zorunda değil, sevdiğimiz kız arkadaşımıza, annemize, babamıza… Sevmek ne demek?   Seni beğeniyorum,  Takdir ediyorum,  Hoşuma gidiyor belki bir gülüşün, Belki hitabın, Belki de bende bıraktığın his… Senin de beni beğenmeni, sevmeni, istiyorum. Aldık verdik biz birbirimizi sevdik…  Madem beğeniyoruz da birbirimizi, birbirimize de benzemeye başladık sanki… Benzedik ama yapamadık belki birlikte…  İnsanoğlu bu, şaşar beşer… Başta sever sonra sevmez gider… Kalbimizde, ruhumuzda hissettiğimiz,   Bizi ne yaparsak yapalım bizi terk etmeyen,  Tek ve gerçek sevgilimiz kim?  Seviyorum ama kimi, en merhametli birisini, nasıl anlatayım sana YARATICIYA baksana! RABBİM… *** İnsanoğlu var olduğundan bu yana amacı hiç değişmemiştir. Mutlu b...

Senin Çocuklar Kaçta Yatıyor?

Senin Çocuklar Kaçta Yatıyor? Son anda ineceği durağı fark ederek, oturduğu yerden fırladı. Kapılar kapanmadan metrodan kendisini dışarı attı. Nefes nefese iş yerine yetişmeye çalışıyordu. Hemen her sabah yaşadığı bir durumdu bu.  “Beş dakika gözlerimi kapatayım.” diyerek metroya biner ve bir telaşla inerdi. Neyse ki metroya ilk durakta binenlerdendi. “Keşke hemen akşam olsa da uyusak!” diye konuşurlardı iş yerindeki arkadaşları ile.  “Ne olacak bu uykusuzluk ?” diye söze başladı Faruk. “Bir türlü uykumu alamıyorum.” Arkadaşları da ona katıldı. “Al bizden de o kadar. Her sabah yataktan kalkmak öyle zor ki.” “Senin çocuklar kaçta yatıyor Faruk?” “Hiç sorma. Çocuklar gece 12:30’den önce yatmıyor. Geç yattıkları için sabah okula göndermek için zorla kaldırıyoruz. Bildiğin bir gözleri kapalı okula gidiyorlar. Öğretmen de okul başarılarının düşmesinden şikayetçi. O nedenle uykularını alsınlar diye eşim çocukları okuldan gelince hemen uyutuyor. Kaç kere çocuklara söyledik erken yatm...

Ah Biri de Şu Bekarları Anlasa…

Ah Biri de Şu Bekarları Anlasa… Aralık ayı gelince soğuk hava iyiden iyiye kendini hissettirdi. Nur böyle soğuk havaları sıcak evinde geçirmek isterdi. Fakat işe gecikmemek için erkenden yola koyuldu. Daha önce geciktiğinde patronun söylediği söz hala hatırındaydı.  “Gece çocuk mu salladınız Nur Hanım?”   “Üzgünüm…” deyip hızla içeri geçmişti. Bir insanın işe geç kalma sebebi sadece gece çocuk sallamaktan ibaret olamazdı.  O gün iş yerine vardığında masanın üzerindeki davetiye dikkatini çekti. “Evet yine biri kar kış demeden evleniyor belli ki…” diye içinden geçirdi. İş yerindeki arkadaşı Emre’nin davetiyesiydi. Gün içinde Emre’nin yanına tebrik etmek için gitti. Emre’nin söyleyeceği söz çoktan belliydi.  “Eeee, sen ne zaman evleniyorsun artık.” “Belki yarın, belki yarından da yakın.” diyerek espriyle geçiştirdi. Gerçekten inanılır gibi değildi. Bu hikayede bu mesele hiç şaşmazdı. Evliliğe adım atar atmaz ilk yapılacak iş bekar birini bulup “Sen ne zaman evlenec...

Başarı Kime Ait?

Başarı Kime Ait? Ağustos güneşi erkenden ışıklarını kırmızı binaya yansıtmıştı. Güneş yükseldikçe, toplanan kalabalıktan yükselen sesler mahalleyi ayağa kaldırmıştı. Herkes ne için toplandığını bilmenin verdiği heyecanla yürekler ağızda bekliyordu. Sınav sonuçları henüz açıklanmıştı. Herkesin beklediği sonuç gelmiş, yüzler gülüyordu. Basın mensupları sınavda birinci olan Turgut Emre’ye mikrofonu uzatmakta gecikmediler. Okul hocaları bir köşede gururlu, dershane hocaları diğer köşede mutlu, ailesi sevinç gözyaşları içinde... “Bugüne kadar çok çaba harcadım. Önüme çıkan engelleri aşmak için bıkmadan, yılmadan çalıştım. Başarı kesinlikle tesadüf değil. Arkasında akıtılmış ne terler, çürütülmüş ne dirsekler var. Bu bir sonuç değil, diğer gelecek başarılarım için atılmış ilk adım. Ama güzel bir adım... Bugün çok mutluyum mutluluğumun tarifi yok. Sonuna kadar hak ettiğim bir başarı bu… Başarının Sahibi… Size küçüklüğümden bahsetmek istiyorum. Bu yolda en başından beri yalnızdım. Ben paylaş...