Nereden bilirdim ki o günden sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı… Kahvaltıda o çok sevdiğim kızarmış ekmek kokusu vardı… Canım annem portakal suyunu sıkmış, televizyonda istediğim çizgi filmi açmıştı. Çamaşır makinesinin bitmesine beş dakika kala başlayan hızlanma sesinden, okul kıyafetlerimin yıkandığını anlıyordum. Babacığım her akşam eve gelirken bir poşet meyve veya sevdiğim şekerlemelerden getirirdi. "Acaba bu akşam ne getireceksin?" diye öperek uğurlamıştım babamı. Evin tek kızı, prensesi, babasının bir tanesi, annesinin çiçeği ben, nereden bilebilirdim ki, onların varlığını yaşadığım son günün bugün olduğunu. Son sarılışım, son öpücüğüm olduğunu… Savaşı filmlerde, tarih kitaplarında sanırdım. Ve o an korkunç bir sesle, çığlıklara gözümü açtığımda yıkıntılar arasındaydım. Tozlar gözlerimin kirpiklerimin üzerine konmuş, saçlarım beyaza boyanmıştı. Her şey toz içindeydi. "Anne!" diyebildim ama ses yoktu… Sonsuza kadar susmuştu annemin ve babamın sesi… Şimdi sadece özlemler ve acılar kalmıştı… Benim de tek tesellim, bir gün onlarla cennette buluşacağımı ummaktı… Şehit olmuşlardı ve bir ömür bunun gururunu yaşayacaktım. Tabi o kadar ömrüm varsa…
Ne Uğrunaydı Bütün Bunlar?
Bir çocuğun gözündeki ışığı yüzündeki gülümsemeyi alacak kadar önemli olan şey neydi?
Bu öykülerden binlercesi vardı… Öykülerdeki tüm karakterler o sabah sanki diğer sabahlardaki gibi bir sabaha uyandığını sanmıştı…
Ve bizler yarın hangi sabaha uyanacağımızı bilmiyoruz…
Bugün sevdiklerimize çok sıkı sarılalım…
Onları çok sevdiğimizi söyleyelim…
Kokularını içimize çekelim…
Gözlerinin tam içine bakalım…
Hiçbir şey ama hiçbir şey, kalp kıracak kadar önemli olmamalı bu geçici ve fani dünyada…
Kötülüğün bir gün biteceğini umduğumuz bu dünya için yapacağımız şey dua etmek...
Bazen bir markette diş macunu reyonunda,
Bazen havalimanında su seçimi yaparken,
Bazen arkadaşlarının girmek istediği mekâna girmeyi reddederek…
O filmde kahkahalarla gülmek isterken, sessiz ve suskunca gülümsemeyi tercih ederek bekle...
Önce zihninde boykotu başlat...
Kötülere, kötülüğe, zulmedene, çocuğa, kadına şiddete, savaşa, saldırının her türlüsüne ..
Gözünle, gönlünle buğz et...
Sadece Bekle…
İçine akan gözyaşlarına, o binlerce acı hikâyeye, güzel bir son yazabilmek için sadece bekle...
Sadece ve sadece Rabbine sığın…
Yoksa onlar, orasının kendi ülkelerinin olması için, söz mü almışlar?
Öykünün son sahnesini yazacak olan Rabbim, tüm senaryonun asıl sahibi de bekliyor…
Azan ne kadar azabilir, haddi nereye kadar aşacak?
Kendi acı sonunu, kendi ağzı ile dile getirene kadar, onlar için o talihsiz günün gelmesini, hüsran gününü sen de bekle...
Yarın sabah başka bir sabah…
Rabbine sığınanlar için başka…
***
İnsanoğlu var olduğundan bu yana amacı hiç değişmemiştir. Mutlu başarılı olmak ve iyi ilişkiler kurmak.
Deneyimsel Tasarım Öğretisi de insanın amacını amaç edinmiştir. "Kim Kimdir", "İlişkilerde Ustalık" ve "Başarı Psikolojisi" programlarında sunduğu stratejilerle insanların dününden daha başarılı, daha mutlu ve daha marifetli olmalarına destek olur.
***
Yorumlar
Çok güzel bir yazı olmuş...
hayır hayır onlar haddi aşanların ta kendileridir. Allah haddi aşanları sevmez
O güne kadar sabırla bekliyoruz
Güzel bir farkındalık oluşturan yazı olmuş emeğinize sağlık.Selametle kalın
Hiç bir şey yapamıyorsan..
Önce zihninde boykotu başlat
Yorum Gönder