Ah Tohum Sen Nelere Kadirsin Hava soğumuş, kış kendini belli etmeye başlamıştı. Ağaçların sararmış yaprakları, rüzgarla gelin gibi süzülüp havada uçuşuyordu. Sıdıka çok yoğun bir eğitim sonrası hastalanmıştı. Hem biraz yürüyüş yapmak hem de alışveriş için, baharatçının yolunu tutmuştu. Her zamanki gibi Ayşe onu güler yüzle karşıladı. Dükkanın arka tarafında kendine ait ufacık bir odası vardı. İkram etmek için kışın ıhlamuru, yazın meyvesi hiç eksik olmazdı. Hemen Sıdıka’ya bol limonlu bir bardak ıhlamur verdi. Çaylarını içerken konu yine doğal beslenmenin önemine geldi. Her ikisi de doğal gıdalarla beslenmeyi tercih ediyorlardı. Sohbetlerindeki en favori konuda buydu. Ayşe üniversiteye kadar Trabzon’da babaannesinin yanında kalmıştı. Anlattığına göre merkezde yaşamalarına rağmen evlerinin önünde ve arkasında kocaman bahçeleri varmış. Babaannesi bir karış toprağı boş bırakmadan ekermiş. Hatta ağaç diplerinde kalan toprakları bile değerlendirirmiş. Aynı zama...
Dününden daha iyi olmak isteyen herkes için…